"Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?
Hayat ıskalamayı affetmez" demiş ve Erdek'e davet etmiş dostlarım... Çok teşekkür ederim ama benim hayatı ıskalamamam için farklı dünyalara gitmem gerekiyor. Oralarda gazete olmamalı. TV'ye bakmamam gerekiyor. Beni tanıyan insanlar da olmamalı. Erdek çok güzel bir yer. Ama oraya gidersem, yanımda 'kendim' mutlaka olur. İnşallah başka zaman giderim.
8 yıldır ilk kez izin yapacağım. Allah'ın her günü yazıyorum. Ortalama üç bin vuruş olsa... Siz hesaplayın kaç kitap yazdığımı. Yazmadan yaşamayı unuttum. Bakalım nasıl oluyormuş.
Polonya'da eşimin ailesinin yanına sığınmayı çok daha mantıklı buldum. Masraf yok gibi. Orada İbrahim Tatlıses'i soran da olmayacak... Ne güzel değil mi? Aykut Işıklar'ı İstanbul'da size bırakıyorum. Son iki ay içinde iki ciddi ameliyat geçirdi, evi yandı, ikinci kattan aşağı atlayarak kurtuldu falan filan... "Bir şeye ihtiyacın var mı" diye soran yalancıları görmekten bıktı, usandı. Beyni ve sinirleri dinlensin biraz.
Haaa bu arada hatırlatayım. Dostluğu klavyelerde aramadım hiçbir zaman. Bizzat yüzüne söyledim herkesin. "Seni seviyorum" veya "Senden nefret ediyorum" diyerek... Yaşamı monitörde de aramadım. Benim yaşadığım hızlı hayatı kaç kişi yaşadı acaba? Sadece hatalarımı yazsam edebiyat ödülü kazanırım. Mizah dalında tabii... Yaşanmış komik şeyler. İyi ki o potları kırmışım. Yoksa şimdi böyle düşünemezdim. Evet evet, hayatı ıskalamadan yaşadım, bundan sonra da yaşamaya devam edeceğim. Ne mutlu bana ki onlarca kişi yazdıklarımı okuyarak gazeteciliği veya magazini öğrendi. Bazıları şimdilerde ortalarda duayen olarak dolaşıyor. Şimdi öğrendiklerini ben çoktan unuttum. O kadar çok taklit edenim var ki... Bir yandan arkamdan atıp tutuyorlar, diğer yandan benim gibi olmak için çırpınıyorlar. Hele iki, üç ünlü(!) gazeteci var ki... İnanın onlara çok gülüyorum. Allah göstermesin şey olsam, onlar da mutlaka olur.
Dediğim gibi yıllar sonra 15 gün yıllık izne çıkıyorum. Siz şu satırları şayet sabah okuyorsanız ben uçakta olacağım. Öğleyin okuyorsanız Almanya'nın Münih kentinde dolaşırken kulaklarımı çınlatın. Şayet gazeteyi akşam okuma alışkanlığınız varsa, ben de Polonya'nın Poznan kentinde kayınvalidem Bojenka'nın çorbasını içerken sizi hatırlayacağım. Çorbayı çok severim. Polonyalılar'ın çorbaları da çok güzel oluyor. Hele çok farklı bir işkembe çorbaları var ki...
Benim izne çıkmam öyle kolay iş değil. Hadi Bugün TV'de iki yıldır ekrana gelen İkisi Bir Arada programı yaz tatilinde. Herhalde Ramazan'dan sonra başlar. Radyo Mega'daki programım için patronum Deniz Erdem'den izin aldım. Sağ olsun anlayış gösterdi. Bugün Gazetesi'nde ise Genel Yayın Yönetmenim Erhan Başyurt çetin ceviz çıktı. "İyi tatiller" derken Polonya ile ilgili iki yazı dizisi siparişi verdi. Tarım ülkesi oldukları için bize en yakın Avrupa Birliği ülkesi olan Polonya'yı bu gözle dolaşacağım. Çiftliklerine gidip "Bu işi nasıl hallettiniz" diye soracağım. Bahçede ektiklerini satarak para kazanıyor adamlar. Hele atları... Bizim Çatalca gibi, her yerde at çiftliği kurmuşlar.
Yarın beni gazetede göremeyince sakın olay çıkarmayın. 15 gün nedir ki... Gazete önünde toplanıp "Aykut'u isteriz" diye bağırıp, çağırmayın. Uslu uslu oturup bekleyin...