Yazarımız Burcu Erdoğan 23 Nisan Sadece bir tarih değil, içimizdeki en saf duyguların, en masum anıların yuvasıdır.

Sadece bir tarih değil, içimizdeki en saf duyguların, en masum anıların yuvasıdır. Okulun kürsüsünde, heyecanla ezberlediğimiz o masal gibi şiirler... Öğretmenimizin teşvikiyle, titreyen seslerle "duygulu" okumaya çalıştığımız anılar... O günler, hepimizin kalbinde bir zamanlar yaşanan, her daim hatırladığımız tazeliğini koruyan birer anı olarak duruyor. Ne zaman düşünsek, ne zaman hatırlasak; o coşkulu 23 Nisan kutlamaları, sanki dün gibi gözlerimizin önünde canlanıyor. Minik ellerimizle tuttuğumuz bayraklar, yüzlerimizdeki kocaman gülümsemeler, o günkü neşemiz ve coşkumuz..

Zaman ne kadar geçerse geçsin, o günlerin getirdiği duygu hâlâ içimizde taptaze bir çiçek gibi açıyor. Bugün, çocukluğumuzun en güzel bayramının tarihinde bir yolculuğa çıkmak istiyorum.. Belki biraz gözlerimizi kapatarak, o masumiyet dolu günleri tekrar yaşamak; belki de içimizdeki çocuğa seslenmek istiyorum. En güzeli, bu yazıyı okurken sizin de o masumiyet dolu günlerin hatıralarına dalmanız, o duyguları yeniden hissetmeniz olacaktır diye düşünüyorum.. 

"Tarihin başlangıcına baktığımızda, 23 Nisan 1920, Türk halkının egemenliğini ilan ettiği gün olarak hafızalarımıza kazınmıştır. Ancak, 23 Nisan'ın çocuk bayramı olarak kutlanmaya başlaması birkaç yıl sonraya denk gelir. Aslında, çocuk bayramımızın içinde üç ayrı bayram yer alır.1921 yılında, 23 Nisan henüz çocuklara armağan edilmemişti. Bu tarihte, yurdun dört bir yanında Millî Bayram kutlamaları yapılıyordu. 1927 yılına gelindiğinde ise, Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin ilan ettiği 23 Nisan Çocuk Bayramı ilk kez Atatürk'ün himayesinde düzenlendi.

Çocuk Bayramı, savaş sırasında yetim ve öksüz kalan yoksul çocukları bir bahar şenliği ortamında sevindirme amacını taşıyordu. Bu bayram, yeni kurulan bir Cumhuriyetin kahramanlarının ardında bıraktığı çocuklar içindi.1935 yılında ise, öncesinde 1 Kasım'da kutlanan Hâkimiyet-i Milliye Bayramı da 23 Nisan'la birleşti. Böylece üç önemli bayram bir araya gelerek hepimizin kalbinde özel bir yere sahip olan 23 Nisan ortaya çıkmış oldu. Ve 1981 yılında resmî olarak "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" adını aldı."


Çocukluğumun 23 Nisan’larına doğru bir yolculuğa çıktığım da... Aylar öncesinden başlayan hummalı bir hazırlık karşılıyordu bizleri...Her birimiz bando takımında, folklor ekibinde, yürüyüşte, şiir okumada, kartona yazılı harflerin altındaki görünmez kahramanlar olma verilen komutlarla kartonlardan yazdığımız yazılar ve görsellerin hayaliyle ya da stadyumda akrobatik yeteneklerimizi sergileme arzusuyla dolu olarak çalışmalara başlardık. Belki de çoğumuz, insan kulelerinin tepesine çıkan o akrobatik çocuklardan olmayabilirdik, yine de bu bayram ruhunu yaşamanın huzurunu taşıyorduk içimizde. Çünkü her birimiz, o kutlu günün heyecanını ve coşkusunu yüreğimizde hissediyordu. Almış olduğumuz her görevin heyecanı aynı amacı yaşatıyordu içimizde..

Bayramı coşkuyla kutlamak, gururla yaşamak...Anadolu'nun yöresel kıyafetleriyle süslenmiş, gülümsedikçe ışıldayan yüzler... Her bir fotoğraf, içimizdeki o özel anların canlanmasını sağlıyordu. "Oynat" tuşuna basıp geçmişe bir an için dokunabilseydik, o günlerin ne kadar özel ve unutulmaz olduğunu bir kez daha hissederdik. Öğretmenimizin yönlendirmesiyle, davulun ritmine ayak uydururken içimizdeki coşkuyu ve heyecanı yeniden hissederdik. Halk oyunlarını canlı tutmak için çabalayan o masum çocuğa bakarken, içimizdeki sevgi ve minnet duyguları daha da derinleşirdi. Belki de içimizden geçirdiğimiz tek dilek, daha nice 23 Nisan'lara kavuşabilmek olurdu... 1979 yılında, UNESCO'nun yürekleri ısıtan ilanıyla başladı her şey. Dünya Çocuk Yılı'nın kutlanacağı haberini duyan herkes, bir umut ışığıyla dolup taştı.

O yıl, TRT'nin ev sahipliğinde gerçekleşen Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği, dünyanın dört bir yanından gelen çocukları bir araya getirdi. Kimimiz tv karşısında, kimimiz düzenlenen şenliğin içerisinde bu heyecana ortak oluyorduk.. Bu, sadece bir kutlama değil, yüreklerde sonsuza dek sürecek dostlukların da başlangıcıydı. Türkiye'ye gelen misafirlerle kurulan bağlar, sadece o anı değil, yıllar boyu süren mektuplaşmalarla da güçlendi. Bu sayede, sadece ulusal değil, evrensel bir sevinç ve kardeşlik günü haline geldi.  Gösteriler bitiminde düzenlenen "Balo" birbirini tanımayan yüzlerce çocuğu bir araya getirip Masumiyetin simgesini taşıyan en güzel meşale idi.. Ahh çocukluğum nasılda yazarken canlandı gözlerimin önünde.. 

23 Nisan'ın ışığı yıllar boyunca bizleri aydınlattı. Uluslararası alanda yükselen sesimiz, çocukluğumuzun masumiyetini, umudu ve sevgiyi tüm dünyaya taşıdı. Bu özel gün, gözlerimizi yaşartan anılarla dolu, yüreklerimizi sıcacık hislerle dolduran bir kutlama haline geldi. Gelecek nesillere, barışın, sevginin ve kardeşliğin mümkün olduğunu hatırlatan bir armağan olarak, 23 Nisan'ı sonsuza kadar yaşatmak dileğiyle...

Sağlıcakla...