Yazarımız Burcu Erdoğan, 18 mart Çanakkale geçilmez diyerek günün anlam ve önemine binaen yazdı.

Çanakkale

Çanakkale, Türk milletinin tarih boyunca en önemli kahramanlık destanlarından birini yazdığı, gurur ve hüzün dolu topraklardır. Bu topraklarda dolaşırken, sadece geçmişin hatıralarını değil, aynı zamanda yüreğimizi dağlayan duyguları da hissediyoruz. Bu satırları yazarken, 2023 yılında  Alanya Gençlik Merkezi'nin düzenlemiş olduğu Bölgemizdeki gençleri götüreceği gezide onlara eşlik etme fırsatının sunulması ile yaşadığım heyecan ve duygu yüklü anların hâlâ zihnimde taze olduğunu hissediyorum. Benim için hayatımın en anlamlı puzzlesi yerini alacaktı.. Çanakkale’de şanlı bir tarihin nasıl yazıldığını ve ecdadımızın bu ülkeyi nasıl savaşarak kazandıklarını yakından görecektim. Yaşamış olduğum heyecanın getirdiği duygularla gençlere daha güzel ve doğru bilgi verebilmek için , Çanakkale ile ilgili kaynak kitaplar okudum. Okudukça oraları görme merakım ve arzum artmaya başlamıştı. Dile kolay “Yedi düvel” i alt ettiğimiz kutsal olarak yâd ettiğim toprakları görecektim.  Evet gezimiz başlamıştı.Araç içerisinde Çanakkale'ye gidene kadar okuduğum kitaplardaki anılardan gençlere anlatarak o kutsal yerlere manevi olarak hazırlamaya çalıştım. Yorucu ve uzun süren bir gece yolculuğunun arkasından oradaydım.. Beni heyecanlandıran topraklarda.. Kalacağımız yere geçerken o hep geçmek istediğim Çanakkale Boğazındaydım.. Martıların süzüldüğü, rengi koyu sularda.. İşte tamda  burada başladı içimdeki hisler.. 109 yıl önce aylar süren boğazın serin sularına gömülen aşkları, fedakârlıkları, emekleri, sevgiyi, saygıyı, güveni, İman Kudretini hissettim.. Ve daha nice duyguları.. Rüzgarın bedenimin yanında ruhuma dokunuşunu..Ertesi günü programımız başlamıştı, 80 dakika süren Simülasyon aslında 8 dakika gibi gelmişti.. İzlediklerim, dinlediklerim o ruhu yaşatmaya başlamıştı.. Hem gurur duyuyordum hemde canım acıyor üzülüyordum.. Ve Şehitliklere doğru hareket ettik. İnsanın tüyleri diken diken oluyor.. Şairin dediği gibi "Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı, Düşün altında binlerce kefensiz yatanı" Ben o topraklara basmaya korktum.. Acaba bir kişinin üzerine bastım mı incittim mi diyerek toprağa adeta ayak uçlarımla basıyordum.  Gözlerimden süzülen yaşlar döküldü basmaya kıyamadığım topraklara.. Oysaki onların kanı ile yıkanmıştı.. Utandım insanlığımdan bu kadar rahat yaşabiliyorsam, buradaki tanımadığım kahramanlar sayesinde.. İnsan kendi cenaze namazını kılar mı kılmışlar işte 3 dakika sonra öleceğini bilmek nasıl bir duygudur.. Sevdiklerini geride bırakmak.. Vatan Sevgisi Toprak sevgisi ne yücedir.. Şehitliklerin olduğu alanlar, doğanın sessizliği, huzurlu hissettirdi.. Ya o ara ara gelen güzel koku.. Ellerim semada, Dualar dilimde..Resimlerini gördüğüm, kitaplarını okuduğum bu yer ruhumun içimde Cennette gibi hissediyordum..

Bunlar sadece duygularımın birkaç kelama dökülmesiydi.. 

Çanakkale'de hissettiğimiz duygular, sadece bir ziyaretin ötesine geçiyor, ruhumuzu derinden etkiliyordu. O sessizliğin içinde, binlerce şehidin feryadı ve vatan sevgisi yankılanıyordu. Her bir anıt, her bir mezar taşı, o büyük fedakarlığın ve vatan sevgisinin birer nişanesiydi.

Aklıma “Nasıl bir ruh hali ise insan bile bile ölüme gider ? Nasıl bir teslimiyettir” sorusu takıldı o anda orada.. O zamanlar yaşanan hatıralar geldi aklıma, Belki sizde Atalarımız nasıl ruh halindeymiş hissedersiniz diya bir kaç anı yazmak istiyorum.
"Bekir Çavuş yaralılardan biriydi ve savaş sırasında da ön cephelerde yer almıştı. Ayaklarından biri kangren olan Bekir Çavuş hemen vapurda ameliyat edilmiş, hayati riski de devam etmekteydi. Kangrenin yanı sıra çok kan kaybetmişti, yaşamasına bir mucize gözüyle bakılıyordu. Aynı günün gecesinde Alman hasta bakıcı, başhemşirenin yanına gitti ve Bekir Çavuş'un bir türlü yerinde durmadığını söyledi.
Başhemşire Çavuşun yanına gittiğinde ateşinin yüksek olduğu fark etti fakat Bekir Çavuş 'Emir geldi' diyerek yatağına yatmıyordu. Bulunduğu hastalık durumunda bile savaşı düşünüyor ve yatmak istemiyordu. Sabaha karşı Bekir Çavuş şehit oldu ve ağzından çıkan son sözler de 'Emri yerine getiremedim' oldu."

Bir anı daha

Çanakkale savaşında savaşan ve bir koluyla bir ayağını kaybeden Fransız general ülkesine döndükten sonra şunları anlatmıştır: 
Fransızlar, Türkler gibi mert bir millet ile savaştığınız için gurur duyabilirsiniz. Hiçbir zaman unutmam. Savaş sahasında savaş bitmişti ve biz de yaralıların arasında dolaşıyorduk. Türk ve Fransız askerleri de az önce süngüye girmiş ve ağır darbeler almışlardı. Yerde bir Fransız askeri yatıyordu, bir Türk askeri de kendi gömleğini yırtmış ve Fransız askerin kanlarını temizliyordu. Neden öldürmek istediğiniz askerlere yardım ediyorsunuz diye sorduğumda şu yanıtı aldım 'Yaralandığı zaman cebinden yaşlı bir kadının resmini çıkardı. Herhalde annesidir diye düşündüm ve benim kimsem yoktu. İstedim ki bari o onu bekleyen annesinin yanına sağ salim dönsün.' O sırada gördüm ki o Türk asker de yaralıydı ve bu durumdayken Fransız askerine yardım etmeyi seçmişti. Sonrasında ise ikisi de öldüler. Türk askeri eğer o Fransız askerine yardım etmek için zaman kaybetmeseydi belki de kurtulabilirdi. Bu olay beni derinden yaralamıştı. "
O kadar çok anılarla dolu ki.. İnşallah tarihimizi okurken bu anıların ruhunu yaşayabilenlerden ve yaşatabilenlerden olalım.. 


Bugün, 18 Mart Çanakkale Zaferi'nin yıldönümünde, şehitlerimizi bir kez daha anıyor ve onların bize bıraktığı mirası yaşatma sözü veriyoruz. Bu topraklar, sadece bir zaferin değil, aynı zamanda bir milletin varoluş mücadelesinin de sembolüdür. O kahramanlar, sevdiklerini geride bırakarak vatanları uğruna canlarını feda ettiler. Bizler de onların mirasına layık olmak için, vatan sevgisi ve birlik beraberlik ruhuyla hareket etmeye devam edeceğiz. Çünkü Çanakkale, sadece bir tarih dersi değil, aynı zamanda yaşamımıza yön veren önemli bir ders kitabıdır. Ve bizler, o dersi en iyi şekilde öğrenip, gelecek nesillere aktarmakla mükellefiz.
Onlara ve bıraktıkları Emanetlere layık olabilmek dileğiyle...
Sağlıcakla...