Tevazu, insanın en derin köşelerine işleyen, yüreğini yumuşatan ve ruhunu yücelten bir erdemdir.

İnsanı diğer varlıklardan ayıran bu özellik, kibrin karşıtı olarak nitelendirilir ve kişinin kendi değerini bilmesi, diğerlerine karşı saygılı olması ve gösterişten uzak durması anlamına gelir. Sadece dışarıdan görülen bir davranış biçimi değildir; aynı zamanda içsel bir duruştur ve insanın karakterini şekillendirir.

Kur'an-ı Kerim'de, Allah'ın büyüklüğü karşısında insanın kendi sınırlılığını kabul etmesi olarak tanımlanır. Rabbimizin sonsuz kudreti ve merhameti karşısında insanın aczini fark etmesi, tevazunun temelini oluşturur. İnsan, bu büyük varlık karşısında alçak gönüllü olmalı, kendi kusurlarını kabul etmeli ve diğerlerine karşı mütevazı bir tutum sergilemelidir.

Muallim Nâci'nin dizelerinde ifade ettiği gibi:

Bak mülküne var mı intihâsı
Bak zihne sığar mı kibriyâsı

Bu dizeler, insanın kendi sınırlılığı karşısında alçak gönüllü olması gerektiğini anlatır. Rabbimizin kudreti karşısında insanın ne kadar küçük olduğunu fark etmesi, tevazunun en önemli unsurlarından biridir. Bir kişinin Allah karşısındaki duruşunu değil, aynı zamanda diğer insanlarla ilişkilerini de şekillendirir. İnsan, tevazu sahibi olduğunda, diğerlerine karşı daha anlayışlı, saygılı ve yardımsever olur. Başkalarını kucaklar, onların duygularını önemser ve onlara karşı adil davranır. İçten gelen bir alçak gönüllülük, insanın çevresine yaydığı pozitif enerjiyle, etrafındakileri de etkiler ve onların da tevazu sahibi olmalarını sağlar.

Meyveler, olgunlaşırken başlarını alçakça eğerek toprağa doğru yönelirler. Bu alçak gönüllülükleriyle, olgunluğa erişmiş olduklarını ve içlerindeki tatlılığı sunmaya hazır olduklarını ifade eder. İnsanın da ruhu, olgunlaştıkça tevazuyla beslenmeli, kendi büyüklüğünü değil, içindeki derin sevgiyi ve insanlığı yüceltmeyi hedeflemelidir. Gerçek olgunluğa erişen bir insan, yükseldikçe nefsini alçaltmayı bilir. Zira, yükseklere çıktıkça, toprakla olan bağını güçlendirmeli ve köklerini daha derinlere salmalıdır. Bu sayede, onun yükselişi, içsel bir zenginlik ve huzur ile beraber gelir. İnsanın ruhunu olgunlaştırırken, ona içsel bir dinginlik ve mutluluk sağlar. Olgunlaşmış bir insan, çevresine yaydığı bu içsel huzur ve sevgiyle, dünyayı daha güzel bir yer haline getirir ve etrafındaki insanlara ilham verir. İnsan, toprağa kök saldıkça, yükseldikçe gerçek anlamda olgunlaşır ve tevazuyla beslenir.

Tevazu sahibi olmak, İslam'ın temel prensiplerinden biridir ve Hz. Peygamber'in hayatında da önemli bir yer tutar. O, insanlara tevazu ve alçak gönüllülük öğretmiş, kendi hayatında da bu erdemi en güzel şekilde sergilemiştir. Hz. Peygamber, herkesle eşit bir şekilde iletişim kurmuş, fakirleri ziyaret etmiş, hastalarla ilgilenmiş ve yardıma muhtaç olanlara yardım elini uzatmıştır.

Resulullah'ın bu davranışları, onun tevazu sahibi bir lider olduğunu gösterir. Onun örnek alınması gereken davranışları, insanlara tevazu ve alçak gönüllülük konusunda ilham verir ve onları daha iyi bir insan olmaya yönlendirir.

Geçtiğimiz hafta katılmış olduğum bir iftar programında bir Belediye Meclis Üyesi Adayı hanımefendinin yapmış olduğu çirkin davranışı da es geçemeyeceğim.. Meclis Üyesi adayı hanımefendi bulunmuş olduğumuz masaya ısrarla gelerek boş birkaç sandalye gördüğü için oturmak istedi.. Kendisine nezaket kuralları çerçevesinde masanın dolu olduğunu söylediğimizde çirkin üslubuyla tepki verdi.. Şimdi misafir olarak katıldığımız bir programda ev sahibi üyelerden bir tanesi bu şekilde davranıyor ise o evde bir sorun var demektir.. Mevkiler ve makamlar her daim gelip geçicidir.. Kalıcı olan insanlıktır ve insani duygulardır.. Eee bu şekilde tevazu sahibi olmayan bir insanı düşmüş olduğu kibir terazisinde de tartmak zor değildir.. Neyse ki hanımefendi seçilemedi..Hanımefendiye nacizane önerim, hayatı boyunca bu kibir terazisini tevazu terazisine değiştirmesidir.. Kim olduğunu yazmayacağım.. Bu yazımı okursa şayet zaten o kendisini bilecektir :) İşte bu küçük örnek benim için kıssadan hisse 'dir.. 

Rabbimizin sonsuz kudreti ve merhameti karşısında insanın kendi sınırlılığını fark etmesi, yüreğinde derin bir ezgi uyandırır. Bu farkındalık, insanın içini bir okyanus gibi doldurur, kendi küçüklüğünü ve acziyetini derinden hissettirir. Gözyaşlarıyla sulanan bu tevazu, insanın iç dünyasında bir nehir gibi akar, sevgi ve saygı dolu kollarıyla çevresini sarar.

Tevazu, insanın ruhunda bir melodi gibi yankılanır, derin duygularla dolu notalarıyla etrafına huzur ve neşe yayılır. Bu içsel şarkı, insanın Allah'a olan bağlılığını daha da pekiştirir, diğer insanlarla olan ilişkilerini daha anlamlı kılar. Tevazu sahibi bir insanın gülümsemesi, bir bahar sabahının taze esintisi gibi, herkese umut ve sevgi taşır.

Herkesin tevazu sahibi olması, dünyayı daha güzel bir yer haline getirecektir. Kalpleri birleştiren, ruhları besleyen ve insanları birbirine yaklaştıran bir güçtür. İnsanlar arasındaki anlayış, sevgi ve saygı bağlarını güçlendiren, dünyamızı daha barışçıl ve daha sevgi dolu bir yer haline getirecektir.

Sağlıcakla..