Barış ve Demokrasi Partisi Meclis Grup Toplantılarını Diyarbakır’da yapıyor. Seçilmiş milletvekillerini cezaevlerinde bırakmak istemiyorlar. Sorunun basit bir çözümü var: TBMM’de bulunan partiler anlaşma yoluyla bir yasal düzenleme yapacaklar.

12 Haziran seçimlerinde “ezici” bir zafer kazanan AKP, anlaşmak için önceden kendini bağlamaktan kaçınıyor. Öyle ya, mademki “ezici” bir zafer kazandım; o halde ezmeliyim!

CHP’ye yaptığını BDP’ye de yapmak istiyor.

Sen gel Meclis’e biz sonra hallederiz!

Televizyon dizisindeki “Hallederiz Kadir” tiplemesinin siyasetteki versiyonu…

Ama görüldüğü üzere siyaset boşluk bırakmıyor. AKP’nin barış için ayak dirediğini görenler, “o zaman biz sahneye çıkalım” heyecanı ile varlıklarını gösteriyorlar.

Diyarbakır’da meydana gelen çatışmada 13 askerin şehit olduğu haberiyle Demokratik Toplum Kongresi’nin “bölgesel özerklik” ilanı peş peşe ajanslara düştü. Aslında daha başka gelişmelerin de izlerini bu “çatışmanın” ortasında bulabiliriz. Ağustos ayında Yüksek Askeri Şura toplantısı yapılacak. Kırktan fazla generalin içerde olduğu böylesi bir dönemde ordu içindeki atamaların sağlıklı olup-olmayacağı tartışmaları içten içe sürüyor.

Şimdiye kadar bütün meselelerini silahla çözmeye(!) alışmış olanlar yine farklı bir yol izlemeyecekleri aşikar… Çatışmalı ortamdan beslenenlerin tümü böylesi bir karmaşa durumunda ellerini ovuşturacaklardı.

AKP’nin kararsızlıkları, küçük hesapları, Kürtleri siyaseten kendine bağlama arzusu ile öteki tarafta yer alanların can havli atakları birleşince yine eski yıllarda görülen kanlı manzara ortaya çıkıyor.

Yaygın medyaya servis edilen ilk haberler ile gerçek arasındaki mesafeyi şimdiye kadar olduğu gibi bu olayda da anında öğrenme imkanımız –ne yazık ki- bulunamıyor.

Medyanın eskiden olduğu gibi “Hain PKK saldırısı: 13 Şehit” başlıklı duygusal(!) manşetlerinin gazetecilik olmadığı biliniyor. Geride kalan yıllarda katliam boyutlu, çok şehitli, baskınların “içerden” yönlendirilmiş operasyonlar olduğu ortaya çıkmıştı.

Diyarbakır’ın Silvan ilçesi kırsalındaki “çatışmanın” ne şekilde cereyan ettiğini şimdilik tek taraflı bilgilerden öğrenebiliyoruz. Böylesi konularda baskını yapan tarafın da “ben yaptım” açıklaması gerçeklerin üzerini örtmekten başka bir işe yaramadığını da gördük.

“Çözümün adresi Ankara”dır cümlesine herkesin inanması gerekiyor. Öncelikle de Ankaralıların…

Yoksa hayat boşluk tanımaz…

Hele siyasi hayat hiç tanımaz…

Ankara’da boşa dönen kasnaklar ile Diyarbakır’ın çarkları hareket etmez. 13 şehitli “başarılı” operasyonun er doğru okuması şöyle olabilir:

-Barışa sıkılan kurşunlar!