Yazarımız Köyün Delisi, zamanda yolculuk yaparak 23 nisan sabahında gençlerin zihinlerine bir nokta koyduğu yazısını sizlerle paylaştı.

Sanırsam bu başlıkta yazdığım üçüncü yazım, Biliyorum sizleri ihmal ediyorum inanın geçerli sebeplerim var. Zaten yokluğumuda çok fak ettiğinizi sanmıyorum da neyse kendi kendimi teselli cümleleri bunlar. Sitemizin yazarları Burcu hanım ile Sıddık bey varken ben bu sitede ana yemeğin yanındaki garnitür gibi duruyorum. Neyse ben “Deliyim” bunları çok kafama takmıyorum zaten. 

Ama unutmayın, Sıddık  bey siyasi altyapısı ve öngörüsü  bilgi birikimi ile yazıyor (Fotoğrafından da belli zaten) Burcu hanım yazılarını okuyunca anlıyoruz ki ilmi, ve konular üzerindeki bilgisi ile yazı yazarken, ben Deli anca Kalbi yazıyorum. Bunun üzerine ne bilgim ne ilmim ne tecrübem kıt aklıma Rabbim ne sufle verirse onu sizlere naklediyorum.

Üsteki başlığın hikayesini daha önce yazmıştım çok kısa bahsedeyim daha önce okumayan veya okuyanlarada hatırlatayım. 1984 yılında rahmetli olan Asker amcamın hasta yatağında son bir hafta devamlı tekrar ettiği kelimeler topluluğuydu. Bu kelimeler esasında hepimizin zihninde dolaşan ama dile dökemediğimiz cümleleştiremediğimiz kelimelerdi. Ölmekte olan bir kişinin hayat muhasebesinden çıkardığı sonucu yenındaki daha o yaşam mücadelesindekilere nasihatiydi.

O kelimelerin cümleye döktüğümüz şekli şöyleydi. “ Dün ile Bugünü Mukayese etmeyen ve buna göre tedbirini almayan ziyandadır. Daha dün bu toplumda yaşanaların çok büyük çoğunluğunun bildiği ama bugün neredey se bilenlerin bile unuttuğu şeyler var onlardan bahsedelim.

Pençeletmek size ne çağrıştırıyor. Yaşı 40'ın altındakiler de hayvansal çağrışımlar yaparken 40'ın altı yazdım diye büyük olanlar başka anlam aramaya çalışsada esas demek istediğim akıllarına muhtemelen gelmeyecek. 
Bizim eski evlerimizde kapı girişinde genelde dışarı kısmında birkaç tahtanın alt alta çakılması ile oluşan önünde bir şeker çuvalı veya eski perdenin gerili durduğu ayakkabı koyma yeri vardı.

O genellikle iki, üç sıra 75-100 cm uzunluğundaki (Bugünkü evimizin içindeki devasa duvardan duvara fortmanto dediğimiz ayakkabılıkların bir rafın kadar anca) o bugüne bakınca küçücük sayılabilecek raflara evde 6-7 nüfüs olmasına rağmen genelde bomboş olurdu. Evin babasının bahçede veya çalışırken giydiği çok eski bir ayakkabısı ile birde adına ellik denilen muhtemelen 5-6 yıllık ona göre yeni ayakkabısı olurdu.

Evin hanımı da aynı şekilde olur ayakkabıların iki çift olma lüksü yoktu Padişahlık gibi ağabeyden kardeşe geçen bir ayakkabı- kıyafet döngüsü içinde yaşanıyordu. Pençede bununla ilgili bir terimdi, o 5-6 yıllık ayakkabıların tabanı çok kullanılmaktan delinir o delikler ayakkabı tamircilerine götürülerek pençeletmek tabir edilen lokal tamirattan geçerdi.

Mesela şimdiki liseli gençlere sorsak gömleklerin yaka ve kollarının ters yüz edilmesi nedir diye bırak gençleri anneleri bile sağlıklı bir cevap veremez kanaatimce.Okula giderken giyilen gömlekler bazen abiden veya abladan kardeşe geçmekten bazen başka yedeği olmadığından giyilmekten yakanın boyun kısmına gelen yerleri ile kolların yere temas eden kenarları yırtılır.

O kıyafet terziye götürülür söktürülüp o kallar ile yaka ters yüz yaptırılır giyilirdi. Evlerde tavuk genelde her evin bahçesinde olmasına rağmen misafir gelirse yenilir, kahvaltı da peynir 1 çeşit varsa o ev zengin sayılırdı.
Şimdi bazen düşünüyorum yahu bu AK Parti bukadar şeker fabrikalarını sattı bizim  bu fabrikalarımız vardı da nüfusu bunun yarısı kadar olan ülkemizde ihracatı da yokken neden bizler bir kilogram şeker için sıra beklerdik dedelerimiz karne ile satın almış.

Tarımda daha önce kendi kendimize yetiyordukta babaannem neden Pelit giliğini öğütür, una koyarda çoğaltırdık ekmek etmek için derdi, bazı yerlerde süpürge tohumu öğütülürmüş, veya Ekmek neden karne ile idi.
Şimdi başlığa dönelim, değilse bu yazı uzar gider sizde okumazsınız okusanız da yorulur yorum yazmazsınız .
Büyükler Dün lie bugünü mukayese edelim değilse inanın sonumuz hüsran. Her bireyin 4-5 çift ayakkabısı onlarca kıyafeti kahvaltıda bilmem kaç çeşit peynir reçel hala şu peynirde yokmu ukalalığı, Gençlerin bir ayakkabı kıyafet alıp 15 gün sonra yenilerine bakma ve aldırma arzusu evlerimiz bize hiçbir zaman fayda sağlamayacak aksesuar mezarlığına dönüşmesi bizi felakete sürüklemekte.

O kıyafetler ve eşyalar bize hizmet etmesi için tasarlanmış olması gerekirken bizler onların kölesi, borçlarını ödemekle yükümlü malları olmuşuz. Kısacası ölmüşüz ağlayanımız yok. Okunacak selamızı bekleriz, o da okunalı çok olmuş farkında değiliz.

Biran önce silkelenip fabrika ayarlarına geri dönelim olur mu? Deli benim sizler bana göre akıllı olan bölümdesiniz. Bu dünyada herkes kendi rolünü oynasın bozuluyorum bak.
Selam ve Dua ile......