Yazarımız Burcu Erdoğan, okullarda son zamanlarda, gençler arasında artan akran zorbalığına değindi..

Duyguların Derinliklerinden Gelen Ses: Akran Zorbalığıyla Dolu Bir Yolculuk

Geçen hafta sevdiğim bir arkadaşımla yaptığımız sohbet, benim için ara arada olsa unuttuğumuz bir konuyu tekrar hatırlamama sebep oldu..O, çocuğunun akran zorbalığına maruz kaldığını anlattığında, içimde bir fırtına koptu.Sınıf arkadaşları tarafından sürekli alay edilip, hor görülüp dışlanıyor olması çocuğunun kendi değerini sorgulamasına ve kendine olan güvenini kaybetmesine, diğer arkadaşlarından uzaklaşmasına, sosyal izolasyon yaşamasına, okula olan ilgisinin ve motivasyonunun azalmasına, öfke nöbetleri, saldırganlık, kendine zarar vermeye kadar giden ciddi davranış değişikliklerine neden olmuş.. Onun yaşadığı acıyı düşündükçe, içimde bir sızı hissettim. Ve bu sızı, sadece onun çocuğuna karşı duyduğum sevgi değil, aynı zamanda bütün çocuklara karşı bir duyarlılıktı. Bu yazıda, size bir acıdan çok, bir umut yolculuğunu anlatmak istiyorum. Akran zorbalığına karşı mücadele, sadece dışarıdan gördüğümüz bir savaş değil, içimizde hissettiğimiz bir çağrıdır. Bu çağrıya cevap vermek, sevgi ve anlayışla dolu bir dünya inşa etmek için adım atmaktır.

Bir Acıdan Çok, Umut Dolu Bir Yolculuk

Çocukluk, masumiyetin ve keşiflerin dolu olduğu bir zaman dilimidir. Akran zorbalığı sadece özel çocuklara değil, genel olarak tüm çocuklara yönelik olabilir. Özellikle farklılıkları olan veya belirli özelliklere sahip olan çocuklar, zorbalık potansiyeliyle karşılaşabilirler. Örneğin, boyu yaşıtlarından uzun veya kısa olan, kilolu veya zayıf olan, gözlüklü veya fiziksel bir özelliği olan çocuklar bu tür zorbalığa maruz kalabilirler. Bununla birlikte, çocukların zorbalık yapan davranışlarını uyarmak ve eğitmek yerine onları koruyarak büyütmek, aslında zorbalığı normalleştiren ve kabul edilebilir hale getiren bir tutumdur. Bu tür ebeveynlik yaklaşımı, çocukların empati geliştirmesini engeller ve diğerlerine saygı duymalarını öğretmez. Aksine, zorbalık yapan çocukların eğitilmesi ve davranışlarının düzeltilmesi için açık iletişim, empati ve uygun sınırların belirlenmesi gereklidir. Bir çocuğun yaşamında karşılaşabileceği en zorlu deneyimlerden biridir. Bu acı dolu deneyim, sadece çocuğun ruhunu değil, aynı zamanda ailelerin ve toplumun kalbini de derinden etkiler.Umut dolu bir mücadelenin de başlangıcı olabilir.

Çocukların kalplerinde derin yaralar açan karanlık bir gerçekliktir. Sözlü saldırılar, fiziksel şiddet ve duygusal manipülasyonlar, çocukların güvenli limanlarını yıkıp, içlerinde derin çatlaklar bırakır. Ancak, bu acı dolu deneyimler, onların içindeki güçlü ruhu keşfetmelerine ve daha güçlü bir şekilde ayakta durmalarına yardımcı olabilir. Sadece çocukların değil, ailelerin ve toplumun da bir araya gelmesini gerektirir. Ebeveynler, çocuklarına sevgi ve destek sunmalı, onların duygularını önemsemeli , güçlü birer destek olmalıdır. Okullar ve eğitimciler, akran zorbalığıyla mücadelede aktif rol almalı, öğrencilere empati ve saygıyı öğretmeli, güvenli bir öğrenme ortamı sağlamalıdır. Toplum olarak, akran zorbalığına karşı duyarlı olmalı, farkındalık yaratmalı ve çocuklarımızın korunmasını sağlamak için birlikte çalışmalıyız.

Bu yolculuk sadece acı dolu deneyimlerle değil, aynı zamanda umutla da doludur. Her bir çocuk, içindeki güçlü ruhu keşfetme ve kendi değerini anlama fırsatı bulabilir. Her bir aile, sevgi ve anlayışla dolu bir ortam yaratma ve çocuklarını güvenle büyütmeye yönelik adımlar atabilir. Her bir toplum üyesi, akran zorbalığına karşı sesini yükseltme ve değişim için çaba sarf etme gücüne sahiptir.

Akran zorbalığının çözümü, sadece zorbalıkla uğraşan çocukları değil, zorbalığın kökenlerini de ele almamızı gerektirir. Empati, saygı ve anlayışla dolu bir ortam yaratmak, çocukların birbirlerine karşı daha duyarlı olmalarını sağlayabilir. Eğitimciler, akran zorbalığıyla ilgili farkındalık eğitimleri düzenleyerek, öğrencilerin duygularını ifade etmelerine ve birbirlerine destek olmalarına yardımcı olabilirler.Çocukların ruhlarında derin izler bırakan bir gerçekliktir. Ancak, sevgi ve anlayışla dolu bir toplumda, bu izler iyileştirilebilir ve çocuklarımızın geleceği için umut dolu bir yol açılabilir. Her birimiz, bu sorunla yüzleşmeli ve çocuklarımızın gözlerindeki ışığı yeniden yakmalıyız.

Sağlıcakla...