Hani derler ya, bir gün gelir, hiç ummadığın bir anda bir kapı açılır hayatında... İşte pandemi dönemi, benim için böyle bir kapının aralandığı, yepyeni bir serüvenin başladığı zamandı. Evde boş boş oturmaktansa, topluma ve insanlara nasıl faydalı olabilirim diye düşünürken, Türk Kızılay Kurumu'nun gönüllü çağrısına kulak verdim. Bu gönül kervanında zincirin bir halkası olma şansı, hayatımda yeni bir anlam ve amaç bulmamı sağladı.

Yaşadığım bu güzel kentin 102 mahallesinde gönül köprüleri kurmaya başladım. Kırsalda sıcak ve samimi sohbetlere şahit olmak, hayatımda yeni bir hikayenin önsözünü yazmak gibiydi. Her yeni mahalle, her yeni ev, içimde yepyeni bir umut filizlendiriyordu. Ancak tanıştığım bir aile, gönlümde apayrı bir yer edindi ve bana insan olmanın ne anlama geldiğini yeniden hatırlattı.

Kırsaldaki Umut: Yoksul Bir Yaşlı Ailenin Hikayesi

Kentin en uzak kırsal mahallelerinden birinde yaşayan yaşlı bir çiftle tanıştım bir gün. Eski ve yıpranmış bir evin kapısını çaldığımda, beni karşılayan yüzlerdeki hüzünlü ama sıcak gülümseme, içimi ısıttı. Aile, baba Mehmet, anne Fatma'dan oluşuyordu. Yılların yorgunluğu yüzlerine işlemiş, ama birbirlerine olan sevgileri gözlerinden okunuyordu.

Mehmet Amca ve Fatma Teyze’nin çocukları, işlerinin yoğunluğundan ya da uzaklıklarından dolayı onları pek sık ziyaret edemiyordu. Yalnızlık ve yoksullukla mücadele eden bu çift, her şeye rağmen birbirlerine destek olarak hayata tutunuyordu. Mehmet Amca, yaşına rağmen tarlada çalışarak evini geçindirmeye çalışıyordu. Fatma Teyze ise evdeki her şeyi idare ediyor, Mehmet Amca’nın yükünü hafifletmeye çalışıyordu.Bahçelerinde yetiştirdikleri meyveleri, zar zor geçindikleri bu hayatta bile, cömertçe misafirlere ikram ediyorlardı. Bu küçük ikramlar, onların yüreklerindeki büyük sevgiyi ve misafirperverliği gösteriyordu.

Bir gün, evlerine gittiğimde Fatma Teyze'nin gözlerinde yaşlar gördüm. Yalnızlık, çocuklarının hasreti, onları derinden etkiliyordu. “Ah evladım,” dedi, “çocuklar büyüdü, kendi hayatlarına daldılar. Biz burada kaldık işte. Tek tesellimiz, birbirimize olan sevgimiz.” Bu anı görmek, kalbimi parçaladı. Bu yaşlı çiftin gözlerindeki çaresizliği unutmam mümkün değildi. Fatma Teyze’nin gözyaşları, Mehmet Amca’nın sessiz kalmış düşünceli duruşu, içimi dağladı. 

Bu çiftin hayat mücadelesi ve birbirlerine olan sevgileri, beni derinden etkiledi. Türk Kızılay aracılığıyla bu aileye yardım eli uzatarak,onlara temel ihtiyaçlarını karşılayacak destek paketleri sağladık. Bu paketler, onların yalnızlıklarını biraz olsun hafifletmek ve yaşamlarını kolaylaştırmak için hazırlanmıştı.

Mehmet Amca ve Fatma Teyze'nin gözlerindeki minnettarlık, kalbimde tarifi imkansız duygular uyandırdı. Onların gözlerinde yeniden parlayan umut, içimde büyük bir sevinç ve huzur bıraktı. Bu süreçte, yalnızlıklarını bir nebze olsun hafifletebilmiş olmak, bana bu gönül kervanının ne kadar değerli olduğunu bir kez daha gösterdi.

Pandemide hayatıma giren bu yeni başlangıç, bana insanların hayatına dokunmanın, onlara umut olmanın ne kadar önemli olduğunu öğretti. Bu anılar, kalbimde ve burada, sizlerle paylaştığım bu köşede, her zaman taze kalacak. .

Elimde nice yaşanmışlıkları, heybemde saklayarak taşıyorum... Bu sevdiğim şehrin her köşesinde tanıştığım ailelerin kapılarının her zaman bana açık olduğunu biliyorum. Şimdi geriye dönüp baktığımda, bu şehirde yaşadığım her anın beni şekillendirdiğini, derin izler bıraktığını hissediyorum. Her darbede, her sevinçte daha sağlam adımlar attım. Burada yaşadığım deneyimler, tanıştığım insanlar ve biriktirdiğim anılar, ruhumun en derin köşelerine işledi. Bu kent, kalbimde özel bir yerde sonsuza kadar yaşayacak. Ve biliyorum ki, ne zaman yalnız hissetsem, bu şehir beni kucaklamaya, sarmalamaya her zaman hazır olacak. Bu şehirde kurduğum bağlar, sonsuza dek sürecek bir sevda hikayesinin başlangıcı...Ve gün gelecek, bizler de yaşlanacağız. Hiçbir şey bugünkü gibi olmayacak. Yüzlerce ev ziyaretimden edindiğim tecrübelerle söylüyorum ki, yalnız ya da birlikte yaşlananların en önemli ihtiyacı ne para, ne yiyecek, ne de giyecek. Onlar, bu dünyadaki son zamanlarının farkındalar ve en çok sevdiklerini daha sık görmek, onların kokusunu duymak, onlara sarılmak istiyorlar. Ne yazık ki, hiçbir yardım kuruluşu bu insanların bu en derin ihtiyaçlarını karşılayamıyor.

Bu yüzden, her anın kıymetini bilmeli ve sevdiklerimize daha fazla zaman ayırmalıyız. Çünkü en sonunda, hepimiz sevgiye, yakınlığa ve birbirimize ihtiyaç duyuyoruz. Yaşlılık, fiziksel ihtiyaçlardan ziyade, kalbin en derin arzularının öne çıktığı bir dönem. Bu yüzden, sevdiğimiz insanlara sımsıkı sarılmalı, onların yanında olmalı ve bu en insani ihtiyaçlarını karşılamalıyız. Çünkü hayatın en değerli anları, sevdiklerimizle paylaştığımız o sımsıcak anılarda saklı.

Sağlıcakla..