Bugün masamın başında otururken, yüreğimde biriken hislerimi, zihnimde yankılanan düşüncelerimi dökmek istiyorum kâğıda. Kendi sesimizi bulmanın, onunla konuşmanın, yazmanın, var olmanın ne kadar derin bir özgürlük olduğunu...

Yıllardır kalemi elime her alışımda, içimden gelen ne varsa döktüm satırlara. Çünkü yazmak, içimde yankılanan fısıltıları kâğıda dökmek gibiydi. Her kelime, her cümle, ruhumun en derin köşelerinden bir parça taşıdı. Ne yazık ki herkes böyle bir yolculuğa çıkmayı göze alamıyor. Bazıları, kendi kelimelerini bulmanın sancısından kaçıyor, başkalarının yazdıklarına sığınıyor. Kendi seslerini bulmaktansa, hazır olanı kopyalayıp kullanıyorlar. İşte böyle insanlar, gerçekleri aramak yerine, sahte bir dünyanın gölgelerinde kaybolmayı tercih ediyorlar. Kalbimizden dökülen sözcükler, yaşamın tüm çelişkilerini ve sevinçlerini taşır. Her cümle, belki de yılların birikimi, anıların yansımasıdır. Ama başkalarının kaleminden çıkanları kendi eseriymiş gibi sunmak, o anılardan ve o duygulardan yoksun, boş bir yankıdır. Bu, sadece bir haksızlık değil; ruhun en derin köşelerine vurulmuş bir darbedir. Çünkü böylece kendine bir yer edinmeye çalışanlar, aslında kendi ruhlarının boşluğunu başkalarının emeğiyle doldurmaya çalışırlar.

Bir kişinin yazısını, eserini, düşüncesini alıp kendiymiş gibi sunmak; derin bir içsel yaradan kaçışın işaretidir. Böyle insanlar, kendi değerlerini, kendi seslerini bulmaktan korkar. Bir süre sonra, bu kopyalanmış kelimelerle yaratılan sahte kimlik, kişinin kendine olan inancını daha da yitirir. Sahte bir zafer, sadece boş bir tatmin getirir. Gerçek başarı ise, kendi içsel yolculuğumuzdan, kendi özgünlüğümüzden doğar. Kalbimizden çıkan her satır, iç dünyamıza açılan bir penceredir. Ve bu pencereden baktığımızda, başkalarının yazdıklarını kopyalamak, bu pencereyi kapatmaktan başka bir şey değildir. Her kopyalanmış kelime, gerçek duygularımızın üzerine çekilmiş bir perdedir. Bu perdeler, kendimize ve dünyaya olan bağımızı koparır. Gerçekten ne hissettiğimizi, ne düşündüğümüzü ifade edemediğimizde, varlığımızın özü kaybolmaya başlar.

Etrafımızda, kopyalanmış kelimelerle kendini süsleyen pek çok insan var. Belki onların SAHTE IŞILTISINA aldananlar da çok. Ben inanıyorum ki, gerçek bir kalemin, gerçek bir sesin gücü her zaman kendini belli eder. Çünkü gerçek, her zaman parıltının ötesindedir. Kendi kelimelerimizle, kendi hislerimizle yarattığımız her şey, zamanla derin bir iz bırakır. Bu iz, sahte bir ışıltının ötesinde, kalıcı bir parıltıdır. 

Severek olduğum bir "kıssadan hisse" 'yi paylaşmak istiyorum sizlerle.. 

Bir kasabada, genç bir adam vardı. Ailesi ona büyük başarılar için başkalarının yolunu izlemesi gerektiğini söylerdi. Adam, çevresindeki başarılı kişilerin adımlarını dikkatle takip etmeye çalıştı, onların tarzlarını ve yöntemlerini kopyaladı. Bu çabaları ona ne huzur ne de gerçek başarı getirdi.

Bir gün, eski bir kitapçıya girdi. Raflarda tozlanmış kitaplara bakarken, 
yaşlı bir adam ona yaklaştı ve sordu: "Kendi hikayeni ne zaman yazacaksın?" 
Genç adam şaşkınlıkla, “Başarılı olabilmek için başkalarının yollarını izlemem gerektiğini düşünüyorum,” dedi. 
Yaşlı adam gülümsedi ve ona şöyle dedi: 
“Başkalarının hikayeleri onlara aittir. Senin yolun, sadece senin ayak izlerinle çizilir. Gerçek başarı, kendi içinden çıkan sesi dinlediğinde ve kendi yolunu cesaretle çizdiğinde gelir.”

O günden sonra, genç adam başkalarının izlerini takip etmek yerine, kendi tutkusunu ve yeteneklerini keşfetmeye başladı. Bu yeni yolculuk, ona huzur ve başarı getirdi. 

Kendi sesimizi bulmak zor olabilir, evet. Belki içimizdeki ses bazen fısıltıyla gelir kulağımıza, belki de kendi kelimelerimizi bulmak için uzun ve zorlayıcı bir yolculuğa çıkmamız gerekebilir. Ama bu yolculuk, her ne kadar zorlu olursa olsun, sahte bir yolculuktan çok daha anlamlıdır. Çünkü bu yolda, kendimize, gerçek duygularımıza ve düşüncelerimize ulaşırız. Kendi kelimelerimizi bulduğumuzda, özgün bir sesle konuştuğumuzda, gerçek anlamda var olabiliriz. Kendi hikayemizi yazmak, belki de hayatımızdaki en değerli şeydir. Bu yüzden, kopyalanmış kelimelerle süslenmiş sahte bir dünyada değil, kendi özgün dünyamızda yaşamayı seçmeliyiz.

Çünkü gerçek değer, başkalarının ayak izlerinde değil, kendi izlerini bırakmada gizlidir.

Sağlıcakla....