AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, 17 Eylül’de Parlamento açıldığı BDP'li milletvekillerinin dokunulmazlık zırhının kaldırılması için önerge vereceğini söyledi.


Manisa Ticaret Borsası toplantı salonunda, 2012-2013 çekirdeksiz kuru üzüm ilk ürün töreninde konuşan Milletvekili Selçuk Özdağ, Türkiye’nin çok önemli bir yol kavşağında bulunduğunu vurguladı. ‘Yol üstünde bağı olan ile yari güzel olanın başı dertten’ kurtulmadığını dile getiren Özdağ, “Türkiye’de ya yol üstünde bir bağ veya çok güzel bir sevgili. Birileri bu üzümden, bizden habersiz üzüm salkımlarını kopartmak istiyor. Ama bağın sahibi biziz, 74 milyon. Bu güzel sevgiliye herkes sahip olmak istiyor. O güzel sevgilinin sahibi de biziz. Bu topraklarda ne zaman devletler orta ölçeğin altına düştüyse yakıldı. Yani Bizans, Osmanlı, Selçuklu ne zamanki askeriyesi orta ölçeğin altına düştü, ne zaman ki ekonomisi orta ölçeğin altına düştü ve yıkıldılar. Şimdi bizim Birleşmiş Milletler (BM) ile çizilmiş olan sınırlarımızı zorluyorlar. Bizi yıkmak istediler. Her 10 yılda bir darbe yaptılar. Zaman zaman sağ, sol kavgalarıyla Türkiye’yi parçalamaya çalıştılar. Etnik meseleleri kaşıdılar, Alevi-Sünni diyerek. Yine kaşımak istiyorlar. Bunların üstesinden bir ve beraber olarak gelebiliriz.” dedi.

PKK’nın, BDP’nin ve KCK’nın bir demokratikleşme sorunu olmadığını belirten Özdağ, “İnsan hak ve özgürlüklerini istediğiniz kadar veriniz. Kürtçe'yi, Zazaca'yı serbest bırakınız. Ana dilde eğitim yaptırınız. İstediğiniz kadar demokratik özerkliği ilan ediniz. Bu terörü önleyemezsiniz. Bu terörle tek vatan, tek bayrak, tek millet, tek devlet olarak kıyamete kadar beraber olarak mücadele edebiliriz. Tavizsiz olmak mecburiyetindesiniz. Eğer taviz verirseniz, eğer acırsanız, acınacak hale gelirsiniz. O nedenle PKK’ya karşı siyasal uzantılarına karşı Meclis’te gereğini yapmak her Türk vatandaşının ve milletvekilinin görevidir. Ben Allah nasip ederse 17 Eylül’de Parlamento açıldığı zaman bu milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, milletvekilliği zırhlarından kurtulmaları ve düşmeleri için derhal önerge vereceğim. Çünkü Selahattin Demirtaş diyor ki, ‘Efendim, biz BDP binalarını koruyamıyoruz.’ Sen Selahattin Demirtaş Hakkari’de Bakan’ı taşlatırsan senin bu sözü söylemeye hakkın var mı? Benim Bakanım Hakkari’de gezemeyecek, benim milletvekilimin kardeşini öldüreceksiniz, CHP milletvekili dağa kaçıracaksınız, Tunceli’de yok olduğunuz için, var olabilmek için. Ardından oradaki AK Parti’nin il ve ilçe başkanlarını kaçıracaksınız. Ondan sonra demokrasiden bahsedeceksiniz. Yok öyle yağma.” diye konuştu.

Özdağ şöyle devam etti: “Biz Hakkari’de nasıl dolaşacaksak, sizde Manisa’da öyle dolaşacaksınız. Biz Şırnak’ta nasıl dolaşacaksak, sizde öyle dolaşacaksınız. Sen rahatlıkla dolaşacaksın. Ben Tunceli’de Şırnak’ta, Hakkari’de rahatlıkla dolaşamayacağım öyle mi? Şırnak ne kadar Şırnaklılar'ın ise Hakkari ne kadar Hakkariler'in ise o kadar Manisalılar'ın o kadar İstanbullular'ın. Manisa ne kadar Manisalıların ise o kadar Hakkari ve Şırnaklılar'ındır. Bu devleti böldürtmeyeceğiz. İstediğimiz kadar üzüm ticareti yapalım, istediğimiz kadar pamuk ticareti yapalım, istediğimiz kadar zengin olalım. Yatırım istemiyorlar. Orada barajları bombalamak istiyorlar, orada havaalanları yaptırmak istemiyorlar. Yapacağız ama şunu bilsinler ki, o ay yıldızlı Hakkari’de de dalgalanacak, İstanbul’da dalgalanacak. Tek vatan demeye devam edeceğiz. Bizim Kürtlerle problemimiz yok. Bizim Kürtçülerle problemimiz var. BDP, PKK ve KCK ile problemimiz var. Siyaseti teröre bulaştıran eli kanlı katillerle problemimiz var. Bunlarla mücadeleye devam edeceğiz. Etmek mecburiyetindeyiz.”

1999, 2001, 2002’de terörle mücadele de şehit verilmediğini, PKK'lı teröristlerinde ölmediğini ve öldürülmediğini anlatan Milletvekili Özdağ şöyle konuştu. "O zaman karşılıklı bir anlaşma yapılmıştı. O zaman teröristte ölmedi. Ama bugün mücadele devam ediyor. Mücadele şundan dolayı devam ediyor. Taviz vermeyeceğim diyen bir devlet ve hükümet ‘Kürt sorunu yoktur, Türkiye’de terör sorun vardır’ deyince, baktılar ki Abdullah Öcalan’a af yok, baktılar ki demokratik özerklik yok, baktılar ki ana dilde eğitim yok, asimilasyonda yok. Türkiye’de anladılar ki pabuç pahalı. Dış güçlerden destek bularak taşeronluk yaparak yapıyorlar. Türkiye bir kuşatma altında. Bu kuşatma altında da PKK taşeronluk yaparken geçmişteki illegal örgütlerde bunlarla beraber çalışıyor, zaten hepsi bir istihbarat teşkilatının uzantısı bunlar. Türkiye uyanık olmak zorundadır. Hiç kimse moral bozukluğuna uğramadan aynen mücadeleye devam etmelidir. Terörle mücadele etmenin tek yolu bir olmaktır, beraber olmaktır.”
Kaynak: cha