Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, para harcamanın yanında korumacı uygulamalarda bulunmanın da popülizm olduğunu belirtti. Ali Babacan, "Her bir ülke korumaya giderse ne olur? Siz, ithalattan korunayım derken ürün ihraç ettiğiniz ülkeler korumaya giderse ne yapacaksınız?" diye sordu.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Uluslararası İş Forumu başladı. Dünya ekonomisine yön veren 87 ülkeden yatırımcının konuk olduğu forumun açılış törenine Makedonya Cumhurbaşkanı Gjorge Ivanov, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı da katıldı.

İstanbul Four Seasons Otel'de yapılan ve 12-13 Eylül günlerini kapsayan forumun açılış konuşmasını yapan Başbakan Yardımcısı Babacan, son ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Babacan, şu an içinde bulunulan konjonktörün yatırımcı için sıkıntılı olduğuna işaret ederken, "Belirsizliğin olduğu, devletlerin ve iktidarların ekonomi politikasında problemlerle karşı karşıya kaldığı bir dönemde girişimcinin da işi pek kolay olmuyor. Çünkü bir ülkenin istikrarı, makro ekonomik dengeleri bu ülkede yapanlar için önemli." dedi.

Gelecekle ilgili kuşkuları olan şirketlerin yatırımdan kaçındığını, bankaların kredi vermekten imtina ettiğini, tüketicilerin de harcamalarını ertelediğini dile getiren Babacan, böyle bir ortamda ekonomik büyümenin mümkün olmadığını vurguladı. Başbakan Yardımcısı, "Dünyanın pek çok ülkesinde bu durumu görüyoruz. Pek çok ülkede öngörülebilirlik yok. Bakıyoruz pek çok ülkede devlet harcamaları ve bütçe açıkları artırılmış. Canlandırma adına adımlar atılmış ama denizin sonuna gelmiş. Şu an için ülkelerin merkez bankaları olsun, FED olsun, Avrupa Merkez Bankası olsun bu kadar karşılıksız para bastıkları yakın tarihte görülmemiştir." ifadelerini kullandı.

"DEVLETLERİN ARDINDA KİMİN DURACAĞI SORUSUNUN CEVABI YOK"

İktidarların uyguladığı ekonomi anlayışında ikilimler olduğundan yakınan Babacan, şöyle devam etti:

"Siyasi olarak baktığınızda bir kolay adımlar vardır, bir de kısa vadede sıkıntılar getiren ama orta ve uzun vadede ülkeye katkılarda bulunan seçenekler vardır. Maalesef pek çok ülkede siyasi karar vericiler, kısa vadeli hesaplarla hareket ediyor. '3 ay, 6 ay, 1 sene gideriz; ondan sonra kim öle kim kala' diyorlar. Bu da ciddi problemler getiriyor. 'Bugünü kurtaralım yarını sonraya bırakalım' anlayışı maalesef ekonomik sorunların temel nedenlerinden. 2008 bunalımının hemen ardından Avrupa ülkelerinin idarecelerine ne yapacaklarını sorduk. Harcamaları artıracakları, vergileri indirecekleri cevabını verdiler. Tabii bu hesap doğru çıkmadı. Bu aşamada gelişmiş ekonomilerde çok ciddi bütçe açığı ve kamu borçu sorunu var. Bunalımın ilk safhalarında problem, banka tarafındaydı. 2010'dan itiaren 2011 ile beraber devletlerin kredibilitesi sorgulanır hale geldi. Devletlerin ardında kimin duracağı sorusunun da cevabı yok. Ama ekonomide temel olan devlete güven. Yani devletlere güvenin yitirildiği ülkelerde ne finansal istikrar mümkün oluyor, ne de reel sektör arzu ettiği yatırım ortamına kavuşabiliyor."

Türkiye'nin G20 ülkelerinden biri olduğuna temas eden Başbakan Yardımcısı, şunları kaydetti:

"Orada artık hem sorunlara çare üreten hem örnek teşkil ediyoruz. Çünkü 2002 ile 2007-2008 döneminde ciddi reformlar yaptık. Bunalım dünyayı vurmadan evvel önemli adımlar attık. Temel hak ve özgürlüklerde önemli açılımlarda bulunduk. Reformları Avrupa Birliği normları ve kriterleri ile karşılaştırarak yaptık. Avrupa ülkeleri için sorun olan alanlarda biz reformları tamamladık. Güçlü bankacılık yapısı ve kamu maliyesi bizi bunalımdan korudu. 2008'den evvel dünyadan ve Avrupa Birliği'nden öte adımlar attık. Bankaların emniyetli, kontrollü bir şekilde faaliyette bulunmasına imkan tanıdık. Bunu Türkiye'nin iyi olduğu dönemlerde yaptık. Bütçeyi fazla verir hale getirdik. Kamu borç stoğunu indirdik. Bunalım döneminde de ayrı uygulamalarımız söz konusuydu. Pek çok ülke bütçe açığını ve kamu borcunu artırırken, biz kamu borçlarını indireceğimizi açıkladık. O çok tartışıldı. 'Türkiye niye apayrı bir yön tercih etti' diye soranlar oldu. Halbuki bir ülkenin kamu borçları risk olarak algılanıyorsa bütçenin açık vermesi uygun değildir."

Ali Babacan, milli gelirin 10 bin 500 dolara gelmesinin, yoksulluğun daralmasının reçetesinin güven olduğunu vurguladı. "Güven ortamı yoksa ne kadar para basarsanız basın, ne kadar harcarsanız harcayın olmuyor." dedi. Türkiye'de büyümenin özel sektörden geldiğini anlatan Babacan, "Devlet olarak güven ve devamlılığı önemli görüyoruz. O zaman sanayici de gerekeni yapıyor. Güven ortamı olunca şirket yatırım yapıyor; bankalar daha rahat kredi veriyor; tüketici harcamalarında daha rahat oluyor. Nihayetinde de büyüme geliyor. Son 3 senede 4 milyon yeni istihdam var, bunun yüzde 90'ı özel sektöre ait. Yani büyüme istihdam yönlü." yorumunu yaptı.

Gelecek dönemde hem Avrupa hem Amerika 'da riskler olduğunu aktaran Ali Babacan, gelişmekte olan ülkelerin de büyümelerinin yavaşladığına işaret etti. Başbakan Yardımcısı, dünya ekonomisinin geçen seneye oranla daha olumsuz bir performans ortaya koyacağını ifade etti. Avrupa'da kafaların hala karışık olduğundan yakınan Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kıtada ekonominin yanında siyaset de kötü dönemde. Avrupa ülkeleri parasala birliği koruma gayretinde ama mali alanda, bankacılık alanında birlik olmadan bunun devamlı olmayacağını görüyor. Avrupa Merkez Bankası olacak, 17 ülkenin de ayrı bir maliye anlayışı olacak. Bundan böyle her ülke kendi ev ödevini yerine getirmeli. Burada dayanışma elbette önemli. Euro Bölgesi'nde bulunan ülkelere 'Sen ne halin varsa gör' demek doğru değil. Alınan kararlar var, kuşku yok bunların uygulanması önemli. İyi uygulamalarla 2013'te iyi bir sınav vermeli. 2013 Amerika için de kilit. Seçimlerden sonra ya Obama ya Romney dönemi olacak. Bu yönetimler ekonomi anlayışlarını açıklamadığı halde yeni bir risk unsuru olabilir. Seneye Amerika bunalımını tartışıyor olabiliriz. 1 numaralı ekonominin gelecek sene ne yapacağı bilinmiyorsa bu dünya için bir risktir. 2013 Amerika için de büyük bir sınav."

Bunalım dönemlerinin iktidarları popülizme sürüklediğinden söz eden Başbakan Yardımcısı Babacan, ülkelere "Popülizm, çok para harcamak değildir. Aynı zamanda korumacılık yapmaktır. Her bir ülke korumacılığa giderse ne olur? Siz, ithalattan korunayım derken ürün ihraç ettiğiniz ülkeler korumaya giderse ne yapacaksınız?" diye sordu.

Vizelerin kaldırılması ve serbest ticaret anlaşmalarının yapılmasını savunan Babacan, "Makedonya'dan yola koyulan bir yatırımcı hudut engeline takılmadan Bahreyn'e gidebilmeli. Bu, uygun ve kararlı irade, güçlü siyasi duruşla mümkün." dedi.

IVANOV: ULUSLARARASI REKABET ARTIRILMALI

TOBB Uluslararası İş Forumu'nda söz alan Makedonya Cumhurbaşkanı Gjorge Ivanov ise dünyanın bugün global, ekonomik, siyasi ve güvenlik riskleriyle karşılaştığına değinirken; ''Uluslararası ekonomik güç birliği kuluslararası rekabeti arttırmak için tek olanaktır. Bu güç birliği ekonomik şartlarda yarışabilmek için ulusal ticari rekabetin güçlenmesini mümkün kılmaktadır.'' değerlendirmelerinde bulundu.
Kaynak: cha