Birleşik Krallık'taki Lancaster Üniversitesi ve ABD'deki Kaliforniya Üniversitesi'nden araştırmacılar, yapay zekânın tasarladığı insan yüzlerinden bir deney tasarladı. Geçtiğimiz günlerde sonuçları açıklanan araştırmanın sonuçları ise uzmanları endişeye düşürdü. Çalışmalar, yapay zekâ ile oluşturulan bir yüz ile gerçek yüz arasında fark bulunmadığını gözler önüne seriyor. Araştırmanın en endişe verici yanı ise, yapay zekâ tarafından oluşturulan sahte yüzlerin gerçek insanların yüzlerinden daha güvenilir göründüğünü ortaya koyması oldu. Araştırma sonucuna göre bu yüzlerin son derece gerçekçi olmakla kalmayıp, aynı zamanda gerçek yüzlerden neredeyse ayırt edilemez olduğuna, hatta daha güvenilir olduklarına karar verildi.

Yapay zekâ, internet dünyası içerisinde anonim olarak erişilebilen tüm yüzlerin denetimlerini yaparak, bir algoritma ile oluşturduğu yüzlerin gerçekliğini sorguluyor. Yapay zekâ eğer var olan paylaşım ağlarında benzer bir yüz ile karşılaşmaz ise kendi yarattığı sahte yüzün doğruluğuna yani hiç var olmadığına kanaat getiriyor. Bu teknoloji reklamcılıktan sinema sektörüne kadar Deep Fake teknolojileri ile birleştirilerek kullanılabiliyor. Altyapı olarak kullandığı teknolojinin ismi makine öğrenme temelli GAN (Generative Adversarial Network). Yapay zekâ eğitim setleri ile öğreniyor, ayrıca yeni fotoğraflar, karakterler, ortamlar ve insan görünümleri yaratabiliyor.

'YAKALANMA RİSKİ OLMAYAN İNSAN YARATMAK İMKÂNSIZ DEĞİL'

“Siber dolandırıcılık, kara para aklama, yasaklı madde ticareti, kaçakçılık gibi faaliyetlerde kullanılabilecek ve yakalanma riski olmayan bir insan yaratılması bu teknolojiyle kesinlikle imkânsız görünmüyor” diyen Siber Güvenlik Uzmanı Osman Demircan, Metaverse evrenlerinin hayatımıza girmesiyle de büyük bir değişimin başladığına işaret etti.

Bu tür dolandırıcılıklardan korunmak için mutlaka fiziki doğrulamaya ihtiyacımızın olduğunu, özellikle para transferi gibi konularda muhatabıyla  iletişimde olunması gerektiğini ve KVKK kurallarına uygun bir şekilde doğrulama sağlanmasının önemli olduğunu vurgulayan Osman Demircan, “Bunun yanında bireysel olarak ticaret yerine kurumsal ticaret tercih edilmeli. Örneğin sosyal medya üzerinde hesabı olan ama hiç var olmamış bir sahte bir yüz kullanan hesap bizi dolandırabilir. Bu tarz ticaretlerde kurumsal firmalar tercih edilmeli. Bunun yanında yapay zekâ teknolojileri bizim yüzümüzü de kopyalayabilir ve bir suçun parçası olarak gösterebilir. Bu gibi durumlardan kaçınmanın en sağlıklı yolu vesikalık kalitesinde fotoğraflarımızı sosyal medyada paylaşmamak olacaktır. Net fotoğraflar ile yapay zekânın yüzümüzü Deep Fake teknolojilerine taşıması imkansız olmayacak” diyerek ileride karşılaşabileceğimiz bu gibi sorunlardan nasıl korunacağımızı anlattı.Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Anabilim Dalı Başkanı ve Dijital İletişim Araştırmacısı Doç. Dr. Ali Murat Kırık, “Siyasi veya iktisadi amaçlar için dezenformasyon kampanyalarında kullanılması muhtemel olan bu teknoloji aynı zamanda şantaj için sahte videolarının yaratılması işlevini de taşıyabiliyor” diyerek işin ürkütücü boyutuna dikkat çekti. Videoların ve görsellerin ayırt edilemeyecek kadar benzer bir yapıda olmasının özellikle topluma mal olmuş ünlü isimleri zan altında bırakabileceğinin altını çizen Doç. Dr. Ali Murat Kırık, deepfake adını verdiğimiz derin sahtelik teknolojisinin dijital seçim kampanyalarında bir silah olarak da kullanılabileceğine vurgu yaptı.

Kırık, “Eğlence amaçlı kullanılan bu teknoloji gelecek yıllarda kötü ellerde büyük bir tehdit halini alabilme potansiyeline sahip” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu teknolojinin kendisi yasal olsa da, bazı kötü niyetli kullanımlar asla yasal değildir. Sosyal paylaşım ağlarında bunların üretimini ve yayılmasını sınırlamak için bir dizi yasal, teknik önlem almak günümüzde elzemdir. Zira tehdit ve şantaj içerikli fotoğraflar, videolar çok yakın gelecekte birçok insanın başını ağrıtacak gibi duruyor. Deepfake teknolojisi sadece birkaç yıl içinde inanılmaz bir yükseliş kaydetti. Deepfake algılama araçları gelişirken, deepfake içeriklerin yetenekleri de gelişiyor."

‘DOLANDIRICILAR HEDEF KİŞİYE HER ŞEYİ SÖYLETEBİLİR’

Kemal Sunal, Barış Manço, Bruce Willis gibi isimleri deepfake ile hazırlanmış reklam filmlerinde gördük ve gerçeğinden ayırt etmek mümkün olamadı. Başta eğlenceli gözüken bu teknolojinin aynı zamanda gelecek adına da korkutucu olduğunu söyleyen Doç. Dr. Ali Murat Kırık, “Bu videolar aracılığıyla insanları kandırma ve dolandırma giderek kolay bir hal alacaktır. Obama ve Trump gibi Amerikan başkanlarının deepfake videoları da sosyal medyada adeta bir virüs gibi yayılmış ve birçok kullanıcı tarafından izlenmişti. İlk olarak 2017'de ortaya çıkan derin sahte videolarda, bilgisayar tarafından oluşturulan bir yüz başka birinin üzerine bindirilir. Bu işlem sonrasında, dolandırıcılar hedef kişiye hemen hemen her şeyi söyletebilir veya yaptırabilir” diye konuştu.2020 yılında Güney Kaliforniya'da bir kadın, Amerika Birleşik Devletleri Deniz Harp Okulu müfettişini taklit etmek için 'deepfake' bir video kullanarak onu kandıran kimliği belirsiz bir dolandırıcı tarafından yaklaşık 300 bin dolar dolandırılmıştı. “Deepfake videolarını ilk bakışta anlamak zor olsa da gözlere dikkat etmek önemli” diyen Doç. Dr. Ali Murat Kırık, “Yapay olan göz hareketleri veya göz kırpma olmaması gibi detaylara dikkat etmek çok önemli. Zira göz kırpma eylemini doğal görünecek şekilde tekrarlamak zordur. Videodaki kişinin söyledikleriyle jest ve mimikleri birbirini tutmuyorsa, doğal olmayan yüz ifadeleri gösteriyorsa, dişler ve dudak yapay duruyorsa videoya kuşkuyla yaklaşmak son derece önemli" sözleriyle uyarıda bulundu.

Editör: Haber EDİTÖR