Hayatta hep bir şeyleri seçmedik mi? Eşimizi, evimizi, arabamızı, tuttuğumuz partiyi ve takımı, bilgisayarımızı ve daha neler neler? Yani her an vazgeçebileceklerimiz… Bu olmadı diğeri gelsin.

 
Bir de seçemeden hayatta birebir olduğumuz, olmak zorunda olan ve değiştiremeyeceğimiz bir şeyler de var… Bedenimiz, kimliğimiz, yaşadığımız yer, annemiz-babamız, kardeşlerimiz, çocuklarımız… Yani vazgeçemediklerimiz, vazgeçemeyeceklerimiz…

 
Uğruna vazgeçemediklerimiz de var… Sevgilerimiz… Atatürk’ü seversin, kazanımlarına sahip çıkarsın. Vazgeçemezsin. Değiştirmek isteseler de beceremezler. Belki de 2 nesil geçmeli değişmesi için. Seçmeler listesinde yoktur Atatürk. Sevmeyen varsa bile saygı duyanlar vardır.

 
Sevgilini de seçersin… Sevgi seçeneği. Sana çeken bir şeyler vardır. Sevgide mantık ararsın. “Evet galiba buldum, hayatımın partneri” dersin hemencecik. Sanki hayat arkadaşını bulmuşsundur. Ama bir bakarsın seçimde hata yapmış olduğunu görürsün. Hayal kırıklıkları yaşarsın bir dizi.

  
Neyi, nasıl seçeceğini, kriterinin ne olduğunu düşünürsün? Ne yapmalısın doğruyu seçmek için diye düşünürsün. Bu seçimler devam eder. Ararsın durursun… Belki de aradığın hayatın anlamıdır? Düşünsenize doğru seçim için formül sizde olsa, seçimlerin doğru olduğunu gösterir bir formül. Güzel olur muydu acaba? Yoksa doğruyu bulana dek acı, ızdırap, heyecan, şehvet, ihanet, aşağılanma, hor görülme, mutlu olma, orgazm. Binlerce duyguyu yaşamadan hep mutlu olmanın, seçimini doğru yapmanın formülüne sahip olmak. Galiba milli piyangoda büyük ikramiyeye isabet eden numarayı bilmek gibi bir şey olsa gerek.

 
Demek ki seçmek hayatın içinde akıp giden tüm alternatiflerin bir anlamda tesadüf etmesi değil midir? Bazen elinizdedir seçmek, bazen dilinizdedir, hayata geçiremezsiniz. Belki de seçimleriniz sizi seçer… Ne kadar seçmek isteseniz de elinizde değildir.

 
Galiba önemli olan seçimlerde elenmemek… Seçilen element olmak şu tabiatta

 
Yaşamaya devam o halde… Bilet almaya devam… Hayattan beklediğin maksimum değer milli piyangonun büyük ikramiyesi ise, nefes almak da hayatin amortisidir sanırım… Ya amorti çıkmayanlara ne demeli!!! 

Şairin dediği gibi, “Her yerde yürüyen bir mezarlık görebilirsiniz. Her insanın kalbine gömdüğü biri mutlaka vardır.!