AK Parti Manisa Milletvekili ve TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Üyesi Selçuk Özdağ, 12 Eylül davasının sanıkları Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın duruşmaya gelmemek için rapor almasını, ‘İnşallah komisyon kendilerini dinlemeye gittiğinde hafızamızı, konuşma melekemizi yitirdik.’ raporu olmazlar şeklinde değerlendirdi.

Cihan TV Network’te yayınlanan Anadolu’da Sabah programına konuk olarak katılan Selçuk Özdağ, 12 Eylül davasında gelinen noktayı ve Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu çalışmalarını değerlendirdi. 12 Eylül iddianamesinin kabul edilmesi demokrasinin zaferi olarak nitelendiren Özdağ, “Dava sürecinin başlamış olması yine demokrasinin insanlığın zaferi. İfade vermeye gelmiyorlar. 12 Eylül sabahı şöyle sesleniyorlardı: ‘Biz müdahale ettik. Kardeş kavgası vardı. Türkiye kamplara bölünmüştü. O nedenle müdahale etmek zorundaydık. Demokrasiye bir süre sonra geçmeyi düşünüyoruz.’ 32 yıl sonra Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın mahkemeye gelerek, yine aynı şekilde ‘Türkiye kamplar bölünmüştü, kutuplaştırılmıştı, sağ sol kavgası vardı. O nedenle darbe yaptık.’ cesaretini göstermelerini isterdim. Adli tıplara doktorlara sığındılar gelmek istemediler. Doktorlar da gelemeyeceklerini beyan ettiler. Mahkeme telekonferans sistemiyle ifadelerinin alınacağını beyan etti.” diye konuştu.

Özdağ, Meclis Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu olarak kendilerine davetiye çıkarttıklarını ancak şimdiye kadar cevap gelmediğini belirtti. Komisyon olarak Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’yı dinlemeye gideceklerini ifade eden Özdağ, “Tarihe not düşmeyi istiyoruz. Gideceğiz, inşallah bu seferde ‘hafızalarımızı yitirdik, konuşma melekelerimizi yitirdik’ diye rapor almazlar. Böyle yollara tevessül etmezler. Edeceklerini zannetmiyorum. Ederlerse millet kendilerini görür. Kamuoyundaki bu algı bu şekilde oluşmuş olur. Kendilerinin 12 Eylül ile ilgili düşüncelerini almak istiyoruz. Kendilerine soracak çok sorumuz var.” şeklinde konuştu.

KOMİSYONUN ÇALIŞMA SÜRESİ YETERSİZ

Komisyonun 4 aylık çalışma süresinin yetersiz olduğunu vurgulayan Özdağ, milletvekillerine, grup başkanvekillerine çağrıda bulunarak süresinin uzatılmasını istedi. Özdağ sözlerini şöyle sürdürdü: “Gelin TBMM İç Tüzüğü’nü değiştirelim. Komisyon belki de cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından bir tanesi. Meselesinin sosyolojik, ekonomik psikolojik askeri, dış boyutunu para transferlerini inceliyor. İç Tüzüğü değiştirelim. 3+1 yerine 4+2 yapalım. Yarın zamanı bahane etmeyelim. Zamana sığınmasınlar, bize sıra gelmedi demesinler. Buna mahsus olarak yapalım. Dört aylık sürecin kısa olduğuna inanıyorum. Zaman çok önemli. Türkiye herkesin şunu çok iyi bilmesi gerekir ki komisyonun kurulmuş olması dahi darbecilere vurulan en büyük şamardır.”

"HERKESİN ‘DARBE KÖTÜDÜR’ DEMESİ BENİ ŞAŞIRTTI"

Komisyon çalışmaları sırasında dinledikleri bütün aktörlerin ‘darbe kötüdür’ demesinin kendisini şaşırttığını vurgulayan Özdağ, “Komisyon çalışmalar sırasında dinlenilen herkesin darbeden şikayetçi olması benim için şaşırtıcı oldu. Darbeyi yapanlar dahi ‘darbenin bir halt’ olmadığını söylediler. Bütün darbeyi yapanlar, ‘darbeler kötüdür, demokrasi iyidir, yanlış yaptık’ ifadesini kullandı.” diye konuştu.

‘Komisyonun kurulmasını milat olarak kabul etmemiz lazım.’ diyen Özdağ, sözlerine şöyle devam etti: Vesayetçi yapılar millet iradesi üzerinde boza pişiriyordu. Bugün komisyon kuruldu. Hem 12 Eylülcüler yargılanıyor, hem de 28 Şubatçılarla ilgili yargı süreci devam ediyor. Bunlar çok güzel gelişmeler. Biz neden darbelerle anılalım. Ben siyasetçiyim beni terbiye edecek bir kurum var o millettir. Komisyonun kurulmasının psikolojik, siyasi ve hukuki boyutu vardır. Psikolojik botunda millet galip, siyasi boyutunda ise TBMM’nin galip olduğuna inanıyorum.”
1980 darbesi sonrası yaklaşık 7 yıl cezaevinde kalan, 38 gün kesintisiz işkence gören Özdağ, demokratikleşme sürecinde kendisini en çok memnun eden olayları şöyle sıraladı: İdamla yargılandığım şehir Manisa’dan milletvekili olarak geldim. Bu beni demokrasi adına sevindirdi. Milletvekili olduğum zaman sevinmedim bu olgu beni sevindirdi. 3 defa demeçlerimden dolayı görev yaptığım Muğla Üniversitesi’nden atıldım. Oraya eğitim öğretim yılı açılışına gittiğimde kampüsüne sokulmadığı üniversitede öğrencilere konuşma yaptığımda kendimi bahtiyar hissetmiştim. Birde Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu kurulduğunda AK Parti grubu konuşmayı yaparken kendimi bahtiyar hissettim.”

1980 darbesi öncesi birilerinin demokrasi kültürü darbe kültürü yerleştirdiğini anlatan Özdağ, “Darbe toplumsal problemi çözüm adına gelmiştir ancak daha büyük toplumsal problemi kucağımıza bırakarak gitmiştir. Biz asil milletin çocuklarıydık. 1980’de darbe yapıldı. Sağ sol kavgası diyerek. Oysa bize konuşmayı öğretmeleri gerekiyordu. Tanışmayı öğretmeleri gerekiyordu, kavgayı öğrettiler. Siyasetçi, askerleri, aydınları suçluydu, gençler suçsuzdu. 50’ye yakın kişi idam edildi, 1 milyon 650 bin kişi gözaltına alındı. 171 işkencede öldü. Hala travmalarla, kabuslarla uyanan neslin çocuklarıyız. 1978 kuşağı kayboldu. İşkenceye uğradık, istismar edildik. İstismarlar neticesinde birileri darbe yaptı. 1980 de darbe yapanlar Türkiye’nin itibarını sarstı. 38 gün işkence gördüm. Sol görüşlü arkadaş idama götürülürken, ‘giden hasımdan çok, giden bizim onlardan birisi’ diye ağıt yakmıştım. Cezaevine düştüğümüz zaman, 780 bin kilometrekareye birbirini sığdıramayanlar, 5 metrekarede birlikte yaşamak zorunda kaldık. Birlikte işkence gördük, birlikte dayanıştık. Ülkeni çocukları olduğumuzu anladık. Gençlere tavsiyem, kavga etmeyin, tanışın konuşun her şeyden önce okuyun. Sonra müzakere edin. Ardından birlikte değerlendirin. Fikirlerin çatışmasından hakikat şimşeği doğsun.” şeklinde konuştu.
Kaynak: cha