Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, okul kaynaklı bir öğretmenin Kovid-19'dan vefat ettiğine ilişkin bilgilerin resmi kaynaklardan açıklanmadıkça dikkate alınmaması gerektiğini belirterek, öğretmen ve öğrencinin sağlığıyla ilgili bu konuların günlük tartışmalara alet edilmemesi gerektiğini söyledi.

Eğitim fakültelerinden mezun olan farklı branşlardaki öğretmenlerin atanmak istemelerinin doğal olduğunu, sosyal medyada örgütlenerek seslerini duyurmaya çalıştıklarını anlatan Selçuk, "Milli Eğitim Bakanlığı olarak daha çok öğretmen atama konusunda girişimlerimiz, çabalarımız var. Bütçe imkanları çerçevesinde bu sene 20 bin atamayla ilgili ilanda bulunduk. Bu geçen sene 40 bindi. Bu seneki bütçe imkanları çerçevesinde 20 bin oldu. Daha fazla olması noktasında beklentiler var. Milli Eğitim Bakanlığı olarak öğretmen atama sayımızın yükselmesi konusunda bizim her zaman doğal talebimiz var tabii ki." diye konuştu.

Selçuk, liselilerin "sınavlar olmasın" gibi taleplerle sosyal medyada örgütlendiklerini anımsatarak, şöyle konuştu:

"Biz bugünü kurtarmanın peşinde değiliz. Ben bütün dersleri, sınavları iptal etsem çok hoşa gider mi bu? Büyük kesimin hoşuna gider, ama bu geleceğin hoşuna gitmez. Bu çocukların önüne dağ gibi yığılacak birtakım müfredatın hoşuna gitmez. Önümüzdeki dört beş senenin riski var şu anda. Biz bu riski dikkate alarak karar vermek zorundayız. Güne bakarak karar veremeyiz."

Tam zamanlı okula kavuşmayı en çok kendisinin istediğini dile getiren Selçuk, aşılanma sürecinin hızına ve yerli aşının ortaya çıkma tarihine bağlı olarak önümüzdeki öğretim yılının başında çok kısmı kontrollü de olsa salgının düzelebileceğini değerlendirdiklerini ve bütün hazırlıkları buna göre yaptıklarını söyledi.

Aşılanacak 125 bin öğretmen ilkokuldan başlayacak

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, eğitim alanında yüzde bire indirilen KDV oranının ilerleyen aylarda da devam etmesi konusunda talepte bulunduklarını, eğitimin dışındaki alanlarda da KDV ile ilgili düzenlemeler olduğunu, bu konularda alınacak genel kararı beklediklerini kaydetti.

Salgın nedeniyle ertelenecek sınav olup olmadığına ilişkin soru üzerine Selçuk, "1 milyon civarında öğrencimizin 25 Nisan'daki bursluluk sınavını erteliyoruz. Ne zamana ertelediğimizi şu anda söyleyemiyoruz. Çünkü salgının durumuna bakmamız lazım. Geçen sene eylüle ertelemiştik. Yeni başlayacak öğretmenlerimizin 25 Nisan'daki Adaylık Kaldırma Sınavını da erteliyoruz." dedi.

Ziya Selçuk, köy öğretmenlerin aşılanmasının tamamlandığını belirterek, ilkokulların açık olan illerin daha fazla olduğunu, aşılanacak 125 bin öğretmenin ilkokul öğretmenlerinden başlayacağını söyledi.

Aşı tedariki konusunda olumlu gelişmeler yaşandığını, ilerleyen süreçte öğretmenlerin aşılanmasının da hızlanacağını düşündüklerini vurgulayan Selçuk, Sağlık Bakanlığının planlamasına göre aşılamanın yapıldığını anlattı.

Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki merkezi sınavın içeriğine ilişkin değişiklik yapılıp yapılmayacağı sorusu üzerine Selçuk, geçen sene salgına hazırlıksız yakalanıldığı için öğrencileri sınavın sadece birinci döneminden sorumlu tuttuklarını, ikinci dönemden soru sormadıklarını hatırlatarak, "Ama bu sene diyoruz ki 'Biz hazırız. Size 5 ayrı kaynak sunuyoruz. O yüzden de bu sınava rahat hazırlanabilirsiniz.' diyoruz. Bu sınavda müfredatın tamamından sorumlusunuz. Dil bilgisi sorularının olmayacağını söylüyoruz. Soruların uzunluğuyla ilgili çok uzun paragraf sorularının daha kısaldığını göreceksiniz. Yani biz bir soruda geçen kelimeleri sayarız. Soruların güçlük endekslerine göre karar veriliyor. Bu sınav sadece dil bilgisi açısından farklı, belki soruların uzunluğu açısından kısmi olarak daha kısa sorular olacak şeklinde bir farklılığı var." diye konuştu.

Bakan Selçuk, bir gazetecinin "Okulların tehlike kaynağı olduğu yönünde kamuoyuna yayınlar yapıldığı" yorumu üzerine, şu değerlendirmede bulundu:

"Okulların dış dünyadaki diğer sokaklar, parklar, bahçeler, çarşı, pazar, evlerin içi, buralardan daha riskli gösterilmesini doğru bulmuyoruz. Çünkü okullarla ilgili öğretmenlerimizin bir farkındalığı var ve okullarda küçük yaştaki çocukların ki bilimsel araştırmaları biz de sürekli takip ediyoruz, Kuzey Amerika, Avrupa ve Uzak Doğu'daki çeşitli kurumların raporlarına bakıyoruz. Okulların açık olması yönünde büyük bir baskın görüş var fakat Türkiye'de gündelik tartışmanın seyri neyi tartışıyorsanız tartışın, o tartışmanın metodolojisi neyse aşıdaki ya da okulların açık kalıp kalmamasındaki metodolojide o. Okula farklı bakmamız lazım. Çünkü bu çocuk meselesi, bunu sıradan bir olay gibi görmem, bu bir ülkenin geleceğini inşa etme meselesi. O yüzden de okullarla ilgili duyarlılığımızın hep birlikte yükselmesi gerekiyor ve bu yüksek sesin okulların açık kalması yönünde daha fazla gündeme gelmesi gerekiyor. Sağlık alanındaki bilim insanlarından istirhamım şu, Türkiye'nin sosyolojisiyle saha araştırmalarıyla desteklenmeyen sonuçları ifade etmesinler. Özellikle eğitimle ilgili bu kadar pedagojik derin yorumlar yapmasınlar."

Geleceğe ilişkin eğitim tasavvurlarının, "kitlesel eğitim" denilen bir anlayıştan kişiye özel eğitim anlayışına doğru evrilmek olduğunu dile getiren Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çünkü bugünkü teknoloji buna müsait. Bugünkü olanlar, eğitimsel çerçeveler buna müsait. Kitlesel eğitimi bir fabrika yemeği gibi düşünebiliriz ama anne yemeği yani bireysel eğitim başka bir şeydir. Böyle baktığımızda her çocuğun yaradılışta kendi ruhuna üflenen özellikler, yetenekler, beceriler her neyse biz ona hizmet etmek zorundayız. Yani öğretmenlik çocuğun içindeki müfredatın açığa çıkması için ortam hazırlayan bir vazifedir. Buna doğru evrilmesi gereken bir anlayış 2023 Eğitim Vizyonu'nun da tam girişinde sayfalar anlatılıyor. Fakat somut olarak baktığımızda çok ödevimiz var. Türkiye'nin eğitim sisteminin öncelikle okullar arasındaki farkını azaltması gerekiyor. Velilerimizin 'Çocuğumuz 10 okuldan bir tanesine gitmesini istiyorum. Şu okula gitmesini istiyorum, 9'una gitmesini istemiyorum.' diyen bir anlayıştan, 'Mahallemdeki okulun her türlü imkanı, öğretmeni, ihtiyacı, her türlü şeyi söz konusu. Bu konuda rahatlıkla eğitim alacağına inancım var.' noktasına taşımaya uğraşıyoruz. Bunu yaptığımızda tam da kişiselleştirmeye doğru giden bir yolculuğumuz var."

Selçuk, salgın döneminde çocuklar arasındaki eğitim eşitsizliğini azaltmak için birleştirilmiş sınıflarda ve köy okullarında okuyan öncelikli ihtiyaçları olan dezavantajlı her çocuğun evine 17'şer kitaplık paket gönderdiklerini, içinde zeka oyunları ve kitapların bulunduğu oyun sandıkları dağıttıklarını, EBA Destek Merkezlerini de öncelikli olarak bu bölgelere açtıklarını söyledi.

"Ortamdaki eşitsizlik okul başarı puanlarında eşitsizlik yaratır mı?" sorusuna Selçuk, "Bu üniversiteye giriş sınavıyla ilgili bir konu. Dolayısıyla YÖK ve ÖSYM'yle ilgili bir konu. Elbette bununla ilgili bizim görüş alıverişimiz de var. Karar süreci tabii ki orada veriliyor ama bize gelen talepleri, liseli öğrencilerimizin bu beklentilerini ilgili kurumlarla paylaşıyoruz." yanıtını verdi.

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, "Çoğunluğu uzaktan eğitimle geçmiş bir okulun başarısını kim tayin edecek?" sorusu üzerine, birinci ve ikinci dönemdeki yüz yüze sınavlarla ellerinde daha somut veriler olacağını, öğretmenlerin de öğrencilerin performans çalışmalarını ve ödevlerini değerlendireceğini ifade etti.

"Öğretmenlerin, öğrencilerin okul başarı puanını yükseltmek için yüksek not verdiği" yorumu üzerine ise Selçuk, öğrencilerin merkezi sınavlarda ve okulda aldıkları puanlar arasında aşırı farklılaşma olmasının soruşturma konusu olduğunu belirtti.

"Çocukların sosyal duygusal gelişimlerini asla ihmal etmeyin" çağrısı

Bakan Selçuk, velilerin de bu süreçte zor zamanlar geçirdiğine değinerek, "İstirhamım, çocukların akademik başarısı elbette önemli takip etsinler ama sosyal duygusal gelişimlerini asla ihmal etmesinler. Yani o konuda ortaya çıkabilecek problemlerin uzun vadede kalıcı olma ihtimali daha yüksek. Akademik eksiklikleri giderebiliriz ama sosyal duygusal olarak ihtiyaçlar konusunda okul elbette bir şeyler yapar ama evlerde ailelerin birlikteliği, dayanışmaları, bundan 5-10 sene sonra 'Bu dönemi nasıl hatırlamak istiyorlar?' sorusuna verecekleri cevap çok önemli. Bir dayanışma, şefkat, sarılma dönemi olarak hatırlanmalı." ifadelerini kullandı.

Sosyal medyada eğitim ve okullarla ilgili çok fazla asılsız bildiri olduğuna dikkati çeken Selçuk, sadece resmi açıklamaları dikkate almaları konusunda velileri uyardı.

Habertürk'ün, Twitter'dan yaptığı "Okullar tam kapanmalı mı?" anketinin sonucuna ilişkin değerlendirmesi sorulan Selçuk, vakaların artışı konusu görmezlikten gelinirse bunun başka hatalara neden olabileceğini, bu artışa objektif olarak bakılıp sağlam simülasyonlara göre konuşulması gerektiğini, "açılsın ya da kapansın" meselesinin veriye dayalı olmadan söylenmemesi gerektiğini ama gönlünün okulların açık olmasından yana olduğunu ifade etti.

Editör: Haber EDİTÖR