Karadeniz’in kirliliğine ilişkin bilimsel araştırma yapan Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Temel Bilimler Bölümü bilim adamları, deniz kirliliğine en çok, binlerce yıldır doğal üreyen hidrojen sülfür gazının neden olduğunu tespit etti.

Renksiz ve çürük yumurta kokusunda zehirleyici bir gaz olan hidrojen sülfürün denizin su kütlesinin yüzde 90’ında etkili olduğunu belirleyen bilim adayları, bu gaz yüzünden de Karadeniz’in dip kısımlarının yalnızca bakteriler için yaşanabilir bir ortam oluşturduğunu ortaya çıkardı. Konuyla ilgili bilgi veren Fakültenin Temel Bilimler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Levent Bat, elektriği iletmeyen yanıcı ve patlayıcı özellikteki gazın, denizdeki canlı ekosistemine ise büyük zarar vermekte olduğunu kaydetti.

Karadeniz ekosisteminin son çeyrek yüzyılda Tuna, Dinyeper, Dinyester, Don, Kuban ile Kızılırmak ve Yeşilırmak’ın taşıdığı besin tuzları ve kimyasal maddelerin etkilerini inceleyen Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi bilim adamları, deniz ekosisteminin çok köklü değişimlere uğradığını araştırdı. Besin tuzu dengesinin bozulması sonucu meydana gelen anormal değişimler gözleyen araştırma ekibi, bunun oluşan hidrojen sülfür gazıyla birlikte balık popülasyonuna büyük zarar verdiğini belirledi. 1997-2004 yılları arasında Sinop ve Samsun açıklarında ait balık tür ve popülasyonlarını güncellemeye yönelik yapılan araştırmada 44 familyaya ait toplam 94 tür saptandı. Ancak Karadeniz’in milli balığı Hamsi varlığının 4 kat azaldığı ifade ediliyor.

Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Temel Bilimler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Levent Bat, Karadeniz’in durumun ciddi olduğunu söyledi. Bugün Karadeniz suyunun yaklaşık yüzde 90’ının sürekli oksijensiz olduğunu ifade eden Prof. Dr. Bat, "Karadeniz zemininde besin tuzlarının arttığını saptadık. Derin sularında çökmeye ve parçalanmaya başlayan organik materyaller, 150–200 metreden daha derin kısımlarında ve toplam su hacminin yüzde 90’ında sürekli bir oksijensizlik durumunu ortaya çıkarmış. Bu oksijensiz koşullar altında organik maddeler, nitratlardaki ve özellikle sülfatlardaki oksijen bağlarını kullanarak daha ileri aşamalarda parçalanmakta ve bundan sonraki kimyasal indirgenme hidrojen sülfür oluşumu ile sonuçlanmış. Zehirli olan bu gaz yüzünden Karadeniz’in dip kısımları yalnızca bakteriler için yaşanabilir hale gelmiş." dedi.

Deniz kirliliğine kanalizasyon, petrol, radyoaktiflert ve pestisidlerin de neden olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Bat, "Karadeniz, Dünya’nın en büyük ve en fazla oksijensiz bölgesidir. Son yıllarda da oksijen oranının iyice düştü. Bu nedenle de salyangoz, tirsi, zargana karides, yengeç, midye, istiridye gibi dipte yaşayan birçok balık ve canlı popülasyonu yok oldu. Karadeniz'de avlanan balıklar toplam üretimin yüzde 82'sini oluşturuyor. Ancak su sayısı günden güne azalmaktadır. Karadeniz'de, 150-200 metre derinlikten sonra oksijensiz olan kısımda yaşayan hayvan türlerinin toplamı bin 200, Akdeniz’de ise 7 bin’dir. Yani Karadeniz’in acilen kurtarılması gerekmektedir. Yoksa yakın gelecekse balık bile bulamayabiliriz." açıklamasında bulundu.

Kaynak: cha