Kemal bey Kitabınızın satışları nasıl gidiyor? 

Kitabın satış kısmıyla ben çok ilgilenmedim, ilgilenmek de istemiyorum hatta satış demek de istemiyorum… Çünkü bir kitabın satışı demek, kitabı bir meta haline getiriyor. Yani tüketilebilir bir şeymiş gibi oluyor. Önceden, hatırlarsanız Kur’an-ı Kerim’ler satılırdı ve üzerinde ‘hediyesi 5 lira’dır’ gibi bir yazı bulunurdu. Yani ‘fiyatı’ diye yazmazlardı, ‘hediyesi’ diye yazarlardı… Kitapta öyle bir mantık bana sempatik geliyor… Bir kitabı değerli kılan onun içindeki bilgilerdir, fiyatı, satışı değildir. Bir kitabı arkadaş alır gibi almak gerekir… Kitaba bir kağıt parçası gibi muamele etmek yerine bir dost gibi, bir arkadaş gibi yaklaşmak lazım… Satış rakamları ile ilgilenmiyorum. Faydalı bilgiler varsa, insanlar onlardan yararlanıyorsa inşallah dağıtımı çok olur, eğer yanlış bir şey yazıyorsa ve insanlara vakit kaybettiriyor ise bir tane bile satılmasın!.. Hiç de umurumda değil…



Kitap çıkarmaya nasıl karar verdiniz?


Kitabın editörü 3 senedir böyle bir projeyi sürekli gündeme getiriyordu... Televizyonda bir sunucu olduğumdan dolayı ‘Fotağraf dağıtmıyorsunuz, imza dağıtmıyorsunuz hiç olmazsa seyircinizle direk temas kurabileceğiniz bir eseriniz olsun’ dedi…ben de kütüphaneme baktığımda sevdiğim yazarların imzalı kitaplarının bulunduğunu ve bundan hoşnut olduğumu fark ettim… Okuyucuda böyle bir beklenti olabileceğini düşündüm. Daha sonrasında da ‘ben oturup kitap yazamam ne yazayım, daha çok konuşuyorum, haber okuyorum…’ dedim. Kitabın editörü Kadının Gazetesi’ndeki haftalık yazılarımı görünce ‘ tam aradığım şeyler’ dedi ve böyle bir yola çıktık… Kitap 2 baskı yaptı, 3. Baskı üzerinde çalışılıyor… Kadının Gazetesi’nin bir kerametidir kitap yazmam… (Gülüyor)

Bazen imza günlerinde görürdüm, yalnız yazarlar oturup etrafa bakarlar… Fakat kimse yanlarına gelmez… O zaman onlara çok üzülürdüm. Hiç değilse yazarın çalışmasına,gayretine hürmeten 3 – 5 kişi etrafında toplansa ne kadar güzel olur diye düşünürdüm.. İnşallah benim akıbetim böyle olmaz…

Geçen haftalarda bir gazetede ailece çekilen fotoğraflarınız vardı. Bu zamana kadar ailenizle hiç görmemiştik. Nasıl tepkiler aldınız?

Toptan eleştiren ya da abartılı alkışlayan insanlar olmadı, rutin bir şeymiş gibi algılandı. İnsanlar ekranda hep beni gördükleri için, gazeteci arkadaşlar ‘ailenizi de seyirciler merak ediyor …’ dediler ve bir gazeteci refleksiyle ortaya konulan bir şeydi.



Biraz da ailenizden konuşalım. Ekran, programlar, açılışlar, konuşmalar… derken ailenize yeteri kadar vakit ayırabiliyor musunuz? Eşiniz yoğun temponuz karşısında nasıl bir tutum sergiliyor?

Belki ilk yıllarda biraz daha vardı o tip tepkiler. Zamanla eşim de alıştı, hepimiz alıştık. Sadece yoğun çalışan biz değiliz. Daha zor şartlarda çalışan insanlar var. Öyle insanlarla tanıştım ki gurbette olup eşini, çocuğunu aylarca görmeyenler var. Elhamdulillah.. elimiz tutuyor, ayağımız yürüyor, nefes alıp veriyorsak çalışmak lazım; hele ki böylesine bereketli feyizli bir meslek yapıyorsak şikayet edecek hiçbir tarafı yok.

Tabi yine de ev halkının da beklentileri oluyor… Denk düşürünce şehir dışındaki programlara beraber gidiyoruz, ailecek programlara katılıyoruz. Yolda durup piknik yapıyoruz. Hem piknik, hem gezi, hem iş, hem sosyal faaliyet… Böyle iç içe geçirdiğimiz programlar oluyor… Eğer denk düşüremezsek şehir dışındaki programlara gittiğim zaman küçük hediyeler getiriyorum… İyiyiz çok şükür böyle…

Allah bozmasın inşallah…

Amin… (gülüyor)
devamı:kadiningazetesi.com'da
 
Editör: Haber EDİTÖR