Altı kurşun çıktı vurulan gencin cesedinde! Polis sıktı bu kurşunları. Beyaz bir polisti tetiği çeken siyah bir gençti vurulan Amerika'da! Siyahi halk ayaklandı. Dükkanlar yağmalandı. Molotof kokteylleri havada uçuştu. Polis biber gazı sıktı, tazyikli su tuttu. Plastik mermi kullandı. Gazeteciler tutuklandı, sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve ordu göreve çağrıldı. O dönem bizi eleştirenler bugün eleştirdiklerinden beterini yapıyorlar. Altı kurşun... Silahsız ve siyahi olana... Ve teslim olana, bedavadan! Hem karadan, hem havadan, hem denizden yetmedi uzaydan füzeyle vuraydın bari! Bunlar nerede mi oluyor tabi ki Amerika Birleşik Devletleri'nde! Budur süper gücün yapıp yapacağı iş! Hep dünyaya doğrultulmaz ve de satılmaz o silah! Bir gün kendisini de vurur elbet! Altı kurşun... İkisi kafaya... Diğerleri insanlığın kalbine. Suçu siyahi olmakmış. Kaderi elbet vurulmakmış. Çaresi de yok, kurtuluşu da... Ferguson'da mutlu son yok elbet, acılı bir son var. Süper güçmüş, peh! Silahsız olanı vuruyor. Dünya, dünya değil bir zulüm hane olmuş. O haneye hep miskinler misafir olmuş. Onların başına da zalimler bir güzel oturup kurulmuş. Kimi kral olmuş, kimi kraldan daha kralcı olmuş, kimi darbeci olmuş, kimi bilmem ne bela olmuş? Ölenler hep onlardan biri değilmiş nedense! Ölenler hep bizdenmiş meğerse! Zulüm her yerde, her renkte, her dilde ve her dinde zulümdür. Beyazı, siyahı yoktur. Fakiri, zengini... Doğusu, Batısı... Sırf renginden dolayı bir insan kolayca vurulup öldürülüyorsa bunu hiçbir insan kabullenemez. Suçu ne olursa olsun hele teslim olmuşsa hele silahı yoksa! Dünyanın jandarmasıymış, ııığğ! Teslim olanı vuruyor. Altı kurşun çıktı cesedinde on sekiz yaşındaki siyahi gencin. İkisi kafatasındaydı. Altı kurşun yedi insanlık altısı da tam kalbindeydi insanlığın, renginde değildi. Burası Amerika Birleşik Devletleri... Özgürlükler ülkesi güya! Foyası çıktı özgürlüğün, fason bir özgürlük, defolu, def ol git hitabında argolu! "Zulüm ile abad olanın ahiri berbad olur" der kudema! Zulmeden reva gördüğü zulmü mutlaka bu dünyada çeker. Burnundan fitil fitil gelir. Özgürlükler ülkesiymiş. Bir kurşunluk özgürlük! Halk ayaklanması başladı Ferguson'da, öfke seli yıkıp geçiyor her yeri. Sen insanı öne almazsan, insanın özüne inmezsen kendi ayağına sıkarsın kurşunu. Mazlumun sesini elbet duyar Rabbim, duasını elbet işitir. Teslim olan siyahi genç! Yaşı henüz on sekiz oldukça dinç! Buna misilleme olarak altı kurşun! Artık insanım diyen herkes sussun! Ne güzel demiş şair "en adaletli şey dünyada gölgesidir insanın zencisi kara beyazı kara" diye. Susun lütfen, sessizlik! Yaşadığımız dünyada insanlık ölüyor beyler bayanlar! Buyurun cenaze namazına! Fırsatlar ülkesiymiş, he! Bir kuruşluk değerin yok! Altı kurşun çıktı cesedinde siyahi gencin. Zihniyeti kurusun onu vuran polisin! Altı kurşun çok değil mi bir cana. Şimdi ne desin sana onu doğuran ana! İyice ölsün istiyorsunuz sizin dışınızdaki herkes. İyice vurun bari, altı kurşun ne ki? Altı kurşunluk cana altı kuruşluk kıymet vermiyorsunuz. Ve bende kalkıp canınız cehenneme diyorum ta buradan dünyanın öbür ucuna! Dünyanın -öldüren- jandarmalığına soyunacağınıza elinize bir zeytin dalı alın da barışın çığırtkanlığını yapın. Bugün hepimiz siyahiyiz. Elbet bu yaşamda nihayiyiz. Yarın ruz-ı mahşerde sen siyahsın sen beyazsın demeyecekler. Herkesi yaptığıyla ettiğiyle hesaba çekecekler.