“Düz dara yar düz dara
Yar zülüfün düz dara
Doksan dokuz yarem var
Sen açtırdın yüz yara” meşhur Adıyaman türküsü… Yüzüncü yara bir 
trafik kazası… Bir öğretmenin vefatı. Karlı ve buzlu yollardan uçuruma 
düşen bir servis… Öğretmenler ne iş yapardı ya! Kimsenin gitmediği 
yerde görev yapardı. Kar kış demeden, yağmur çamur dinlemeden, rapor 
alıp kaçmadan, yan gelip yatmadan memleketin en ücra ve en zahmetli 
yerlerine aydınlığı götürürdü.
Ölümde olsa gider.
Kalım da olsa gider.
Terörde olsa gider.
Dağ da olsa gider.
Gider!
Kar yağdı kazalar arttı. Maddi hasar da çok, yaralanma da, ölüm de… 
Tedbirsizlik, dikkatsizlik, ihmal vesaire vesaire… Mazeret çok, suçlu epey… 
Hep başkası… Kusurlu olan bizim dışımızda olan herkes ve de her şey… 
Özel araçlar da kayan kayana… Yollar jilet gibi keskin… Çarpan çarpana, 
vuran vurana… Çarpışan otolara binmişiz sanki! Toplu taşımalar neden 
tercih edilmez anlam veremiyorum. Bir uyarı da benden olsun bu yönde!
Okullar tatil… Riskli yerlerde de tatil olsun! Dağlık, uçurumluk yerlerde 
de… Karı bol olan, donu fazla olan yerlerde de… Hava tahminleri gelişmiş. 
Öngörüyle tatil edilebilir.
Akşam bir haber izledim televizyonda. Kara haberdi.
Adıyaman’da öğretmenleri taşıyan servis, buzlanmadan dolayı yoldan 
çıkıp 150 metrelik uçurumdan düşmüş. Kazada bir meslektaşımız hayatını 
kaybetti. 7’si öğretmen 8 kişi de yaralandı. 
Hurdaya dönen araç…
Can pazarı…
Öğretmen Azize ÇELİK (23) yolda hayatını kaybetti.
Acı derinden etkiledi beni. Adı yamanmış sahiden, coğrafyası, yolu, iklimi… 
Çocuğunu kaybeden bir annenin kaleme aldığı bu türkü dilime dolandı.
“Adıyaman yolu yaman
Vay vay yavrucağım
Aman aman yavrucağım
Dön gel dayanamam”