“El'an bir ihtimal kaldı

İnsafın o yerde namı yok mu?” 
Şeyh Galip ne de güzel demiş. İnsafın o yerde Suriye’de namı kalmamış. Vicdanın, şefkatin, adaletin, insafın, insanın, hicabın, adabın namı kalmamış. Esamisi okunmuyor dahi!İnsafın dünyada namı kalmamış ki herkes insanların üzerine atılan varil bombalarını maç seyreder gibi izliyor. Açlıktan ölenleri izliyor dünya âlem. İlaçsızlıktan inim inim inleyenleri… Enkazdan an hesabıyla kurtulan küçük çocuğun tozlu elleriyle gözünü silip yaşama tutunmasını izliyor. Sadece o kadar: İzliyor.Burma’da canlı canlı yakılanları izliyor dünya âlem.Zulmü izliyor, kimyasalı izliyor, tecavüzü izliyor, katliamı izliyor, açlığı izliyor, hastalığı izliyor. Her şey film gibi geliyor insana artık. Uzakta birileri açmış hastaymış çıplakmış evsizmiş ölüyormuş gibi.Aklım almıyor insanları. Açlıktan ölen birileri var yakınımızda. Ve ben 
kalkıp burada siyaset yapmıyorum. Tamamen insani hislerle bir şeyleri ifade etmeye çalışıyorum.“Yok oraya ne gerek var yardıma, kalsınlar savaşsınlar, hem kim haklı bilmiyoruz, kendi içimize ve işimize bakalım” gibi eften püften yorumlar var. Bakın ben insanlar açlıktan ölüyor diyorum, bu yeterli değil mi? Kedi eti yeniyor, ilaç bulunmuyor, çocuklar ölüyor diyorum bu kâfi değil mi?Elbet tepki göstereceğiz. Elbet tavrımızı mazlum olandan taraf koyacağız. Aç ve hasta olan, sahipsiz kalan, dünyanın iri ve kocaman gözleri önünde ölenden tarafız. İtiraz edin bana, kızın, eleştirin! Ey vicdan neredesin? Hiçbir şey gelmiyorsa dahi elimden duam var mazlumlara, bedduam var zalimlere. Bilin!Yazacağız, çizeceğiz, anlatacağız herkese. Kimi duasıyla, kimi elindeki lokmasıyla, kimi yazısıyla, kimi çizmiş olduğu etkili bir karikatürüyle, kimi siyasetiyle, kimi yapmış olduğu bir haberle, kimi çekmiş olduğu bir fotoğraf karesiyle kamuoyu yaratır dünya gündeminde.Dikkatleri çeker kampa. Gözler oraya dikilir belki! Umulur ki zulmedenlerin ağababaları zulmedenin kulağını çeker, baskı uygular ve hiç değilse ilaç ve gıda yardımının ulaşmasına müsaade eder.Elimden gelen bu, yazacağım elbet, anlatacağım, fikrimi ortaya koyacağım işte! Eleştiriler olsa da, tenkitler haksız olsa da, beğenilse de beğenilmese de, hoş görülse de görülmese de Yermuk ile ilgili yazacağım.“Siz Hiç Açlıktan Öldünüz mü?” diye yazmıştım Yermuk ile ilgili ilk olarak. Şimdi de şöyle soruyorum.“Siz hiç vicdansızlıktan öldünüz mü?”diye.200 gün oluyor abluka, haberiniz var mı? Orada 45 bin mülteci yaşamaya çalışıyor. Yaşıyor demiyorum yaşamaya çalışıyor. 4 Şubat 2014 tarihi itibariyle 96 kişi açlıktan öldü.Esed rejiminin abluka altında tuttuğu kampa gıda ve ilaç girişine izin verilmiyor. Siz aç olandan taraf mısınız tok olan taraftan mısınız? Birderi bir kemik kalmış insanlar hiç mi içinizi titretmiyor? Açız diye bağıran çocuğun sesi hiç mi yüreğinizi yırtmıyor?Bu kamp 1957’ de Filistinli mülteciler için kuruldu. Başta 1 milyon kişi vardı. Bunların 200 bini Filistinli 800 bini Suriyeliydi. İç savaşla bu sayı 45 bine indi. İşte kalan bu 45 bin kişi ölüyor tek tek her gün. İlaçsızlıktan ve açlıktan. Gıda sıkıntısı üzerine kedi eti yenilebilir fetvasının verildiği kamptır burası.Kamp kuşatılmış ve halkın açlıktan ölmesi arzulanıyor. Ve halkın kayıtsız şartsız rejimi kabullenmesi bekleniyor. Rejim resmen recmediyor halkını.Mahvediyor.İnsanlar açlıktan çimen toplayıp suyunu içiriyor çocuklarına. Ot ve çalı toplayıp açlıklarını gidermeye çalışıyorlar. Ezcümle “Ne bulurlarsa yiyorlar,yenilebilecek her şeyi yiyorlar" Oysa insanlık, modernlik, gelişmişlik ve çağdaşlık sınıfta kalıyor yine.Vicdanlar yeniliyor, insaf yeniliyor, şefkat ve insanlık yeniliyor! Ölen birileri var dünyanın bir köşesinde, açlıktan ilaçsızlıktan hem de!Dünya âlem izliyor.