İşte Enver Erkan’ın seçim analizi:

Son 3 genel seçimin aksine, 2015 genel seçimlerinden tek parti hükümetinin çıkmaması piyasaları tedirgin etmektedir. Ne de olsa hükümetin şekli bundan önceki 3 genel secimde sonuçlar açıklandığında belli oluyordu. Şu anda ise önümüze bir süreç çıkmış durumdadır. Seçim öncesi senaryolardan biri gerçekleşti, dördüncü parti meclise girdi. Şimdi ise bu senaryonun çizmiş olduğu yolu analiz etmek gerekiyor. Birinci parti mecliste hükümeti tek başına kuracak çoğunluğu sağlayamadı. Secimden birinci çıkan partinin Cumhurbaşkanı’ndan hükümeti kurma görevi almasından sonra diğer partilerle yapacağı görüşmeler, hükümetin kurulup kurulamayacağı, koalisyon görüşmelerinde diğer partilerin tutumunun ne olacağı son derece önemli görünmektedir.

Seçim sonuçlarından sonra Anayasa değişikliği ihtimalinin nispeten azalmış olması önemli bir nokta olarak karşımıza çıkıyor. Öte yandan bizi ilgilendiren artık hükümetin kurulması yolundaki anayasal süreçtir. Mevcut tablo şimdilik koalisyon senaryolarının değerlendirilmesi gerektiğini öngörüyor. Cumhurbaşkanı’nın hükümeti kurma görevini “muhtemelen” seçimden birinci sırada çıkan partiye vermesi sonrasında, hükümetin kurulması için bir görüşmeler dizisi gerçekleşecek. Bu süreçle alakalı olarak her ne kadar bazı partilerden koalisyona ilişkin ilk sinyaller olumsuz olsa da, siyasette her türlü senaryonun mümkün olabileceği ihtimali göz önünde bulundurulmalıdır. Bu nedenden dolayı liderlerin açıklamaları son derece önemli olacaktır. Koalisyon görüşmeleri sırasında olumsuz açıklamalar gelmesi, bu sürecin de uzayacağı durumunu ortaya çıkarır. Hükümetin kurulamayıp, görevin iade edilmesi durumunda ise Cumhurbaşkanı’nın görevi başka bir milletvekiline vermesi veya hükümetin kurulamaması durumunda erken seçim senaryoları da ortaya çıkabilir. Erken seçim ihtimali piyasalarda daha uzun vadeye yayılan belirsizliklere ve Türk lirası cinsinden varlıklar açısından olumsuz bir görünüm oluşmasına neden olur.

Hükümetin kurulması durumunda ise piyasaların odaklanacağı konu ekonomi politikalarının nasıl şekilleneceği yönünde olacaktır. Uzun vadeye yayılacak piyasa hareketlerinde bu da bir başka önemli yatırımcı kriteri olarak göz önünde bulundurulacaktır. Sonuç olarak para politikalarına ilişkin belirsizliklerin giderilmesi ve içeride makro verilere karşılık alınabilecek olası mali politika önlemleri ekonomi ekolünün belli olmasıyla ortaya çıkabilecek unsurlardır.

Sonuç olarak, belirsizlik ortamı yatırımcı açısından olumsuzdur. Bu bakımdan da biz “ne kadar uzun belirsizlik, o kadar kötü fiyatlama” devrine girmiş olabiliriz. Türkiye’nin artan risk primi varlık fiyatları üzerinde negatif yönde etkili olacaktır. Bu durumda da piyasa faizlerinin çift hanede kalma riski bulunmaktadır. Belirsizlik sürecinin uzaması durumunda TL’nin vadettiği getirinin, bir başka deyişle Merkez Bankası faizlerinin risk primiyle uyumsuzluk göstermesi, piyasadaki risk – getiri dengesinde bozulma yaratacağından TL varlıklarından kaçış kura yansımaya da devam edebilir. Borsa İstanbul’da da hisse bazında ayrışmalar olabilir, ancak yabancı yatırımcı algısı önem taşıyacağından endeks bazında olumlu fiyatlamalar görmemiz için toz bulutunun ortadan kalkması gerekir.
Editör: Haber EDİTÖR