Sanayileşme , teknolojik gelişmeler ve kentlerdeki nüfus yoğunlukları ile beraber artan, çevre sorunlarından bahsetmek istiyorum.

Bütün ülkelerin ortak sorunu haline gelen çevre kirlenmesi, günümüzde küresel ölçekte bir krize dönüşmüş , insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.

Sera gazları , spreyler, plastik ürünler, suni gübreler ve çöpler ; Ölümlere sebep olan solunum yolu hastalıklarına , çevre kirlenmesine , sebep olduğu gibi ozon tabakasına da zarar vermektedir. Verilen zarar o kadar  büyüktür ki meydana gelen ısınma sonucunda buz dağları erimeye başlamıştır.

Çevreye verilen diğer bir zarar ise yapılan bilinçsiz sulama ile topraktaki tuz oranı artmakta , verimsizleşip çoraklaşan topraklar çölleşmeye başlamaktadır.Çölleşme ne yazık ki ülkemizi doğrudan ilgilendiren çok önemli bir tehdittir. Dünya Çölleşme Haritası’nda Türkiye, çölleşme tehlike derecesi  en yüksek sınıfta yer almaktadır. Yurdumuzun en büyük göllerinden olan Tuz Gölü kurumuş , göller bölgesi diye anılan bölgede akarsular ve dereler yok olma noktasına gelmiştir. Çevre sorunlarına duyarsız kalmaya  devam edilmesi ve etkili tedbirler alınmaması halinde Türkiye'nin büyük bir bölümü yakın zamanda çöl olacaktır.

İklim değişikliğinin yarattığı doğal felaketler su, toprak, orman gibi doğal varlıkların tahribini hızlandırmış insanlar kıtlık ve açlık sorunu ile yüz yüze gelmiştir. Bu durumda, gıdasız, susuz kalan milyonlarca insan kaynakların bulunduğu yerlere göç etmek zorunda kalacaktır. Kaynaklarını paylaşmak istemeyen toplumlar ile göç eden toplumlar arasında doğal olarak çatışma ve savaşlar çıkacaktır.

Felaket senaryosu üretmek değil amacım , iyimser olmak istiyorum ancak artan kuraklıkla beraber küresel ısınmanın zararlı etkilerinden en önce ve en şiddetli biçimde etkileneceğimize dikkat çekmek istiyorum.Her konuda olduğu gibi bu konuda da bize bir şey olmaz demek fayda sağlamayacaktır.

Gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için kirlenmeleri mutlaka önlemek, yeşil alanları ve hayvanları koruyup çoğaltmak ,bilinçsizce sağa sola attığımız plastik ürünlerin doğada yüzyıllarca çürümeden kalabildiğini görüp , karşı karşıya olduğumuz tehlikenin boyutlarının biraz olsun farkına varmamız gerekiyor.

Çevrenin kirlenmesini önlemek için üzerimize düşen görevleri yapıp gereken tedbirleri almakta acele etmeliyiz. Ülkemizde bu konuda çaba gösteren sivil toplum kuruluşlarının sayısı az ve çabaları yeterince destek görmemektedir. Bu konuda girişimde bulunan kuruluşlardan biri olan Türk Telekom ; başlatmış olduğu e-fatura kampanyası ile yılda yüz bin  ağacın kurtarılmasını hedeflenmekte , ayrıca kampanya çerçevesinde yüz bin ağaç dikerek uygulamanın doğaya katkısının iki katına çıkarılmasını planlanmaktadır.

Bazı şirketlerse Bergama’da olduğu gibi ; yargı kararlarına rağmen maden işletmekte , kamu yararı olmadığı halde ve çevresel riskleri defalarca kanıtlanmış olmasına rağmen faaliyetine devam edebilmektedir.

Aynı yer küre üzerinde yaşadığımızı hatırlayıp ; nükleer , biyolojik ve kimyasal silah denemesi yapan ülkelere karşı diğer ülkelerle birlikte ortak tavır almamız gerekmez mi ? Çevreye verdiğimiz en küçük zararın hesabını yaparken adeta çevre katliamı yapılan hatta depreme neden olan bu denemelere , dur deme zamanı gelmedi mi ?

Halk olarak bilinçlenmeli , çevre konusunda sivil toplum kuruluşlarıyla güç birliği içerisinde yöneticilerimizi uyarmalıyız. Çocuklarımıza yaşanabilir bir ülke , yaşanabilir bir Dünya bırakmak istiyorsak harekete geçmek için fazla zamanımızın kalmadığını bilmemiz gerekiyor.