Bu yazı Türkçeye gönül verenlere gelsin. Unutmayın yok olan toplumlardan bugüne yankılanan tek nida şudur: “Önce dilimiz bozuldu! Sonra her şey çorap söküğü geldi.” Bu nazarla okuyun bu mizahi ve ironik yazıyı.

Biz seninle bir Chat Odası’nda karşılaştık ilk. Gözlerim kilitlendi nickine. Nickine kurban olayım dedim kendi kendime. Çıkamadım bir türlü. Nickin uzantısı oldu gözlerinin sanki. Hastası oldum ben kara puntolu nickinin. “Hata raporu gönder” dedim, seni hata raporunla sevdim bir an, bil bunu.

LCD ekran tam aşkımıza göre inceden; bir kuğu gibi. İnce ekranda kıvrılıp dolan ifadelerin beni daha bir bağladı sana. Bir yüz görümlük kamera açsan, hani perdenin ardından bir baksan? Ah sevgili, sen en çok isim olarak kullanılanı sohbet odalarında. Benim nickim Toygar idi, tarla kuşu demek .(Internet kuşu desek uyar.) Senin nickin Busem idi, öpücüğüm mealinde.

Klavyeye dokunduğumda heyecanlanırım sana kavuşmanın evvelinde.

İlk ekrana gelen masa üstümde sen, kapanışında sen bilgisayarımın. Bütün sayfalarında bir Word programının sen varsın, Excel de bir çizimsin, pover pointte bir sunumsun bana. Sık kullananların içindesin, yüreğimin en sık kullanılanısın.

Kapsama alanım içindesin 24 saat. Ola ki günün birinde düşersem hattan, bir daha göremezsem seni; beni bütün kanallarda ara.Tarayıcınız bu resmin gösterilmesini desteklemiyor olabilir. Serseri ve biçare bir halde o kanal senin, bu kanal benim dolaşan bir nick görürsen tıkla hemen. Bulamazsan beni, bekle. Bütün Busemlerin adını tıklayacağım sana ulaşmak adına.

İlk kelimede ele verir kendini herkes. Kimse sana benzemez sanal prensesim. Kimse senin gibi yazamaz, kimse senin gibi tıklayamaz.


Ben seni istiyorum, sana benzeyenleri değil. Yıkılsın sohbet odaları, kahrolsun sahte isimler. Format atılsın bütün yüreklere, ömrüme atılan tek format da sensin bil artık. Konuştuklarımı kaydediyorum bir flaş belleğe. Belleğime atılan tek imzasın sen! Her daim yanımda olasın diye. Belleğim seninle dolu, hafızam seninle mutlu. E postam bir tek sana açık, bir tek sana. Bu aşkta deletelik bir şey yok inan.


Laptopum, Hard diskim, Modemim. Sörf yapmak istiyorum şiir kanallarında. Ümit Yaşar’ın: “Güllerin Ağladığı Bir Saat Vardır Hani” adlı şiirini yüksek sesle okumak istiyorum sanal sevgili. Bir satır aralığıyım. Puntom küçük harflerle 16, yazı karakterim times new roman ve koyu. Göz alıcı olsun istiyorum yazdıklarım, bir köşesine çizdiğim kalp resimleri posta kutuna gelsin. My-net adresim, hot mailim. Gelen postam, giden tek adresim. Kaydediyorum her yazdığını.


Çöp kutusu bize göre değil. Boşalt lügatimizde yok. Süzgeçten geçirmiyorum senden geleni. Topluyorum her birini adını verdiğim klasörümde. Bir daha, bir daha okumak için. Sen ki sürekli hattasın, açıksın her daim. İstediğim anda ulaşabiliyorum sana. Hotmail’im kurbandır yoluna.


Virüslerden uzak bir birliktelik diliyorum ikimize. Formatsız, kendi formatında mesut olan, mutlu kılan olduğun sitedekileri. ADSL sınırsız internet aşkım. Rakamsal olarak bir hududu yok bu aşkın. Sınırlarını zorluyoruz bilişimin.


E postaların hayat veriyor, E postasız bir hayat düşünemiyorum. Yüz yüze geldiğimiz msn’de tazeleniyor hislerimiz. Resimlerini biriktiriyorum albümümde. Winapta sevdiğim şarkıları biriktiriyorum. Foto shopluk bir müdahale yok fotoğraflarına.

Kusursuz bir güzelliksin. Bu aşkın bir başlangıcı var mı diye soruyorlar. Evet, ilk bilgisayar ENİAC’ tan beri aşığım sana. O zamandan beri arıyorum seni. Ekranım sana kilitli. Ana bellek sana ayarlı, güç kaynağım varlığın. Masaüstü ekranımda hep sen varsın. Ekranı kaplıyorsun. Shift tuşları iki tanedir, iki karakter gizlidir. Oysa konu sen olunca tek geçer, gerçek yüzünü gösterir. Bu aşkın geri alınacak bir dakikası bile yok. Yaşanılan her anı kutsal, her saniyesi anlamlı. Escape yanlış giden bir şeyler varsa iptal eder. Bilgisayarın her parçası, her hücresi bizden yana.


Delete uzak dursun, aşkımızı silmesin aman. Çünkü bize bir duvar yazısı ile “Aşkımızı noktalama sevgilim sana bir sürü virgül getirdim” diye hitap ediyorum. Pausede donakalırız, bir karede mutlu ve de mahkûm. Printerda seni kâğıda dökerim. Nokta vuruşlu yazıcım ol; yüreğime tıkla sürekli. Mürekkep püskürtmelim ol; mutluluk püskürt. Lazer yazıcım ol; görüntüle içimi. Tarayıcım, scannerim, resmini bilgisayara aktarır her gördüğünde. Zomlayıp duruyorum. Şimdi yazıcımda bir çıktısın, renkli harflerle adın. İsmini görünce enterleniyorum. Bu diyorum, okeyliyorum aşkımızı bir daha.


Space ile senden sonrası hep boşluk, uzay gibi. Kimsenin dolduramadığı, dolduramayacağı bir sonsuzluk. Yön tuşları hep sana getiriyor beni. Bütün yollar sana çıkıyor sanalda. Sayısal tuşlar adını veriyor ebcet hesabıyla. Caps look alışmış, iltimas geçiyor sürekli. Hep büyük harfle anar adını. Bir ağda, iki yürek. Aynı ağın güller açan dalıyız.


Denetim masasından uzak yaşadığımız. İç gıdıklayıcı farenin her hareketi bizedir sanki. Menüde her türlü sevgi sözcüğü, komutumu bekler bir asker gibi. Haydi, marş marş dediğimde, sana misafir olurlar. Ön izlemesi yok bu aşkın; hatasıyla, yanlışıyla, keşkesiyle yaşadığımız. Tıklama beni desem, zülfiyare dokunma desem!


Ey sanal aşkım, ben sana bir tık kadar yakınım. Posta kutusu kadar özelsin. Ey sanal dünyanın yalan sevdası, virüslerden uzak bir aşk; Çernobil’den, Yankee’den. Norton anti virüs programı yardımcın olsun her zaman.

Hadi bye, bir chat vedasıyla. Neresi doğruysa.